Kıbrıs, ah Kıbrıs!..

A -
A +

İngiliz; insaniyet ölçülerine sığmayan gaddarlıklarla asırlarca sürdürdüğü sömürgecilik faaliyetlerine son vermek zorunda kaldığında yine bir "İngiliz siyaseti" uygulamıştı sömürgelerinden geri çekilirken. Çekildiği her bölgede o bölge ülkelerinin politikalarını yönlendirmek için bir pürüz, bir çıbanbaşı, uzun süre devam edecek kronik bir problem bırakmak. Çin'de "Taiwan" Hindistan'da "Keşmir", Ortadoğu'da "Filistin", Afrika'da düzinelerle, Uzak Doğu'da öylesine problemler yumağı hep İngiliz siyasetinin tortularıdır... Bizim kısmetimize de "Kıbrıs" düştü herhalde. Ne oldu nasıl olduysa, geçici bir süre için emanet ettiğimiz Oniki Adaları tamamen, Kıbrıs'ı ise kısmen Yunanlılar'a devreden İngiliz, böylece Türkiye'yi istediği zaman ayağını çelmeleyeceği bir problemle başbaşa bıraktı. Sonrası malum "Fanatik Rum Modeli"nin sembolü Makarios'la deşti durdu problemi. Sonradan Yunanistan'ın kendisine de bela olacak bir cunta idaresi eliyle körükledi olayları. İş 1974'e geldi dayandı... "Zoka"yı yuttuğumuz an!.. O tarihte Yunan halkının çoğunluğunun tasvip etmediğine inandığım cinayetler işlenince adada, Türkiye mecburen "zoka'yı yuttu" ve Kıbrıs'a çıktı. Ve ondan sonra İngiliz amacına ulaştı. Otuz yıldır Kıbrıs problemi Türk dış siyasetinin ayağına bağ, ekonomisine köstek olageldi. Bütün bu dönem boyunca da; milliyetçiliğinden ve vatanperverliğinden zerrece şüphe etmediğim Denktaş sahnedeydi. Artık gına getirdiğimiz Denktaş-Klerides görüşmelerinden bir türlü sonuç alınamadı. Bu arada Türkiye bir türlü "işgalci konumu"ndan çıkamadığı için devam eden "ekonomik ambargo" bahanesine sığınan "Kıbrıslı soydaş"lar Türkiye'nin dişinden tırnağından artırdığı milyarlarca doları "şeftali kebabı" ve diğer Kıbrıs'a has içecekler eşliğinde harcadılar. Bundan on yıl önce 4-5 gün süren ziyaretim esnasında bu söylediklerimi yerinde görme imkanım da oldu. Güney'deki Rumlar Avrupa ve özellikle İngiltere'nin desteğiyle ekonomilerini düzeltirken, biz de "Kıbrıs"ı kendimize benzettik. Takip edin bakın; Türkiye'deki siyasi konjonktürün aynısını, ekonomideki çalkantıların benzerini, toplumsal hayattaki gidişatın tıpkısını orada görürsünüz. "Yardım" ve "ağabeylik"... Gönül isterdi ki, bütün bu ağır şartlara rağmen yıllarca Kıbrıs'ın yönetiminden sorumlu olanlar, orayı dünyaya örnek bir toplum haline getirsinler. Çok çalışıp ürettiklerini Türkiye üzerinden pazarlasınlar. Ekonomilerini düzeltsinler, hatta Türkiye'ye örnek olsunlar. Ne gezer!.. Biz onları, hem "yardım" göndermekle hem de çok fazla "ağabeylik" yaparak uyuşturduk! Muhalefettekilerin sesi de bu seçimlerde gür çıkıyor. Çünkü Kıbrıs Türkiye'yi takip eder dedik ya, şimdi Ada'da da ekonomik bir patlama beklenir. Her neyse, Kıbrıs'taki "soydaş"lar yarın kararlarını verirler. Umarız bu karar "Kıbrıs"ın doğu Akdeniz'in çıbanbaşı olmasına son verir de, biz de biraz başımızı dinleriz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.