Kimlerin borusu öter?

Geçen yazımızı "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır" atasözüne dayanarak bitirmiştik. Nitekim milli takım bu deyimi haklı çıkarırcasına Çekler gibi çam yarması oyunculara sahip bir takımın âdeta ayakları arasında dolaşarak son onbeş dakikaya üç tane şok golü sığdırıp maçı kurtardılar ve çeyrek finallere gitmeye hak kazandılar. İşte bu üç golün atıldığı on beş dakika içinde takım ile teknik direktörün ilişkilerini inceledim ve de şunları tesbit ettim: "İlk yarıda ve ikinci yarının başlarında Fatih Terim yine çok heyecanlı ve agresif idi. Takım iki gol yiyince biraz sakinleşti. Gerekli gördüğü değişiklikleri yapıp bir bakıma köşesine çekildi. Bu andan itibaren takımı Fatih hocanın belki de aylardır ortaya koyduğu ve devamlı üzerinde durduğu, takımı bu yolda cesaretlendirdiği 'vizyon' yönlendirmeye başladı. İşte bundan sonra yönetimde son varılan anlayışlardan olan 'Quantum yönetim tarzı' etkili olmaya başladı. Şirketinizi uzun yıllar süren çileli, yorucu, yıpratıcı bir gayretle vizyona odaklayabildi iseniz, çalışanlarınız sizin gözlerinizden ne istediğinizi anlar hâle gelir ve başarıyı getirir önünüze koyarlar..." Aynı atom altındaki binlerce parçacığın birbirlerine hiçbir zarar vermeden, saniyede binlerce kilometre hızla dönerek kendilerine verilen vizyonu gerçekleştirmeleri gibi. Çalışanlarını önceden iyi seçen, sonra da onları "eğitirsem çekip gidiyorlar" kompleksine kapılmadan vizyon doğrultusunda bıkmadan usanmadan eğitip yetiştiren takımlar bu karmaşık ortamda başarılı oluyorlar. Şimdi bizim eksiğimiz bu eğitim işi. Çünkü rahmetli Özal'dan beri "vizyon"un ve "lider"in ne anlama geldiğini kavradık. Şimdi etrafta olan bitene fazla kafa yormadan takımımızı eğitmeye ve geliştirmeye devam etmeliyiz. Eğitimli takım üyelerini bir vizyona odaklayan liderler gelecekte borularını öttürmeye devam edecekler...