Kınama, başına gelir!

A -
A +

Hani derler ya, "Kimseyi kınama başına gelir" diye. Benimki de o hesap oldu... Dinlenmek ve de rejenere olmak yani ki "yenilenmek" üzere geldiğim İzmir'de, abim kadar sevdiğim bacanağımın yazlığına misafir olduk. "Kafanı dinle" değil mi ya. Gez toz, yat uyu, balık tut (tutabilirsen). Yani yerli turist davranış modelini uygula. Ama dedim ya, kimseyi kınama başına gelir. Yabancı turistleri görürüz hep, adam yatar kuma, elinde kitap habire okur durur. Bunları hep kınamışımdır. "Yahu be adam, bütün sene okudun durdun, otobüste, metroda, trende, yatakta, ha şimdi de dinlendir şu beyinceğizini değil mi ya, niye hâlâ şu gözlerini patlatırcasına okumak, okumak..." İşte kınadığım başıma geldi. Tuttum Stephan Covey'in son kitabı "Sekizinci Alışkanlık, Bütünlüğe Doğru"yu okumaya daldım. Malum Covey, "Etkili insanların 7 Alışkanlığı", "Etkili Liderlerin 7 Alışkanlığı" gibi kitaplarında kişisel bütünlük ve kişisel olgunluğu temel alan prensiplerden bahsediyordu. Son kitabında, bundan önceki yazılarda bahsettiğim, Coleman ve Zohar gibi yazarlarla paralel olarak 'zihinsel' ve 'duygusal zeka'dan sonra yönetim dünyasının gündemine düşen 'sezgisel' ya da 'manevi zeka'dan bahsediyor. O kadar ki, kimin yazdığını ya da niçin yazdığını bilmeden şöyle bir göz gezdirseniz, sanki bir vaaz kitabı okuyor olduğunuzu zannedebilirsiniz! Covey, kitabında kalpten, ruhtan, nefsten, bütün bunların birbirleriyle ilişkisinden, iyi ve tam bir insan olmaktan, dedikodu ve iftira etmemekten, kimsenin arkasından konuşmamaktan, kendisi için istediğini başkaları için de istemekten, kazan-kazan anlayışından yani aldanmamak ve aldatmamaktan, dindar olmanın faydalarından komşuya eziyet etmemekten, iş yerinde insanlarla alay etmemekten, hanımıyla iyi geçinmekten, eşine sadakatten bahsediyor... Sonuç olarak birazcık aşina iseniz bu fikirlerin "Ahilik ve Fütüvvet" kültürünün temellerini adeta İngilizce'ye tercüme etmiş, sonra İngilizce'den Türkçe'ye çevrilmiş fikirler olarak değerlendirebilirsiniz. Bizim dedeler taa Selçuklu zamanından beri bu ilkeler ışığında düzenlemişler iş ve özel hayatlarını. Hani "eline, beline, diline sahip ol", vecizesiyle özetlenen muhteşem kültür sayesinde insanlığa gerçek anlamda hizmet etmişler. Bu hizmetlerin ne olduğunu sadece kervansaraylarda ne olup bittiğini biraz incelemekle bile idrak edebiliyor insan. Covey'i okuduktan sonra, batı iş dünyasının sadece "insan odaklılığa" değil, "insaniyet odaklılığa" doğru yöneldiğini ve başarının ancak böyle mümkün olduğunu idrak etmeye başladığını hissediyor insan. Ne diyelim darısı bu güzelim mirasın değerini bilmeyenlere...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.