"Türk iş dünyasının en önemli problemi nedir?" diye sormuştum bir gün MÜSİAD'ın acar başkanı Ali Bayramoğlu'na ve eklemiştim; "Ama lütfen sadece en önemlisi!" Binlerce şirketin oluşturduğu bir sivil toplum kuruluşunun başkanı olması yanında, kendisi de çekirdekten yetişme "okumuş" bir işadamı olan Ali Bey pek de zorlanmadan "Profesyonel yönetim anlayışının eksikliği" deyivermişti. Bendeniz de soruma tam istediğim tarzda bir cevap almanın zevkini tatmıştım o an. Evet gerçekten Türk özel sektörünün en önemli problemi büyük emekler, çileler, alınterleri, gözyaşları ile kurulup geliştirilen aile şirketlerinin yönetim zaafları sebebiyle yine gözyaşlarıyla faaliyetlerine son vermeleridir. Bunun eskiden de örnekleri vardı, ama son yılların kriz ortamlarında binlerce şirket profesyonelleşememe sonucu battı, ülkenin kaynaklarını da beraberinde heba ederek gitti. "Profesyonel yönetici" Bu arada; profesyonelleşmeyi; yıllarını vererek şirketi kuran aile fertlerinin yönetiminden alınarak, bunların yerine, adına "profesyonel yönetici" denilen kişileri koymak tarzında anlayan zihniyet dolayısıyla da Türkiye çok şeyler kaybetti. İşin aslı şirketin sahibi olan kişilerin profesyonel yönetici olarak kendilerini yetiştirmeleri veya yetiştirilmeleri, ancak teknik ve idari anlamda şirket körlüğünü önleyerek şirketi global rekabete dayanacak tarzda büyütebilmek için uzmanları yönetimin her kademesinde istihdam etmeleridir. Özellikle de işlerin kesintisiz akışını sağlamak üzere imza yetkisiyle donatılmış, murahhas yöneticilerin -yani Türkçe karşılığı hâlâ tam oturtulamamış- CEO "Chief Executive Officier"lerin istihdamı bu konuda önem arzetmektedir. Başarısını kanıtlamış örnekler Bütün bunların becerilmesi için ciltlerle kitaplar, salonlar dolusu seminerler, milyarlara malolan danışmanlık projeleri söz konusudur. Hepsi gereklidir. Ancak şirketlerin bu yola girebilmeleri için en önemli konu, onların önüne başarısını kanıtlamış örnekler koyabilmektir. Çünkü bu iş şirket sahiplerinin kendilerini aşıp, ülkeye hatta dünyaya, insanlığa katkıda bulunma misyonuna baş koymaları ile mümkündür. Bütün bu söylediklerimi gerçekleştirme başarısı sergileyen Koç Grubu'nu gönül rahatlığıyla emanet edeceği evlatlar yetiştiren Sayın Rahmi Koç'u, tebrik ediyorum. Gerçekten Sayın Mustafa Koç, beraber olduğumuz öğle yemeği boyunca, Yönetim Kurulu Başkanlığı elbisesinin üzerine pot yapmadan oturduğunu her haliyle gösterdi. Darısı genç yöneticilere... Herşeyi bilen ve de herşeye yeten karizmatik bir liderden çok, yetki verdiği yöneticileriyle çok iyi paslaşabilen mütevazi ve şeffaf lider tipiyle Koç Grubu'nun ve Türk iş dünyasının geleceği için ümit verdi. Kendisine ve çalışma arkadaşlarına ülke kaynaklarını daha verimli şekilde kullanarak daha büyük başarılara imza atmalarını diliyorum. Darısı; kendilerine imkan tanınacağı günü sabırsızlıkla bekleyen binlerce genç yöneticimizin başına olsun diyorum.