"Koca Yusuf ancak böyle yenilir!"

A -
A +

Genel Yayın Müdürlüğü görevim sırasında tam bir "egoistlik" ya da "şahsi çıkarcılık" örneği sergilemiş ve sırf kendi zevkimi tatmin için Türk basınının en önemli motiflerinden olan "Pehlivan Tefrikaları"nı yeniden başlatmıştım... Bunda yarım asırlık hayatım boyunca Kırkpınar er meydanındaki "aslan parçalarını" canlı olarak ilk defa seyretme imkânı bulmam da önemli rol oynamıştır. Hadi biraz daha ayrıntıya gireyim, güreş seyrederken, tefrikasını okurken gözyaşlarımı tutamam. Elimde değil. Bir de bu tefrikalar gerçek bir gönül eri olan ve o toprakların isimsiz kahramanlarından, "güleş"in; "Kırkpınar"ın, "O Urumeli"nin delisi biri tarafından kaleme alınıyorsa o zaman "deymen benim göz pınarlarıma!" Halil Delice kardeşime buradan gönüller dolusu teşekkürler sunuyorum, bizlere bu zevki doyasıya tattırdığı için. Temennim bunların kitaplaşması, romanlaşması, dizileşmesi ve filmleşmesidir. Böylece nesiller boyu akıp gitmesidir. Çünkü "pehlivanlık" mesleği, kuru bir "body show" affedersiniz dilimden kaçıverdi "gövde gösterisi" değil. İşin içinde yiğitlik mertlik, tevazu, ilm, irfan, özetle "insanlık" var. Belki de gönülleri fetheden işin bu yönü. Güreşte peşrevi fazla uzatmak da uygun değil. Ama ne yapalım bazı pehlivanlar gibi ben de yazılarda peşrevi biraz uzatıyorum herhalde. Bugünlerde "Delice Halil" usta, rahmetli Koca Yusuf'u ballandırmakta. Dünkü tefrika itibarıyla yılların ustası Edirneliler'in ve Osmanlı'nın gözbebeği yiğitlerden olan Kel Aliço ustayla tutuştu. Sanki iki dağ kâh oturup kah kalkmakta, sanki koca seller birbirine kavuşmakta. İşte bu sırtı hiç yere gelmeyenlerden Koca Yusuf'un macerası içinde en önemli kesitlerden biri de onun Kavalalı Mümin Hoca'yla güreşidir. Koca Yusuf'la kapışırlar. Öyle bir durum olur ki, hakem heyeti Koca Yusuf'un açık düşüp düşmediği, göbeğinin yıldızları görüp görmediği konusunda ihtilafa düşerler. Ömrü boyunca her güreşini hiçbir tartışmaya mahal kalmaksızın net bir şekilde kazanan cihan aslanı Şumnulu Koca Yusuf döner hakem heyetine ve haykırır "Abe ustalar, lâfı ne uzatırsınız. Koca Yusuf daha başka nasıl yenilir ki?" der. Mümin Hoca'nın sırtını sıvazlar güreş meydanını şanına yakışır bir şekilde yiğitçe terk eder gider... Acaba Denktaş nasıl yenilir? Hep düşünmüşümdür hayatım boyunca. Bizim siyasiler; hadi diyelim Batıda, Doğuda, partisi seçim kaybeden, hatta seçimi kazansa bile bir önceki seçimden daha az oy alan yabancı siyasileri örnek almazlar. Yeri gelince, Türk'ün ve Osmanlı'nın kahramanlığını dillerine dolayıp meydanlarda hamaset ve kahramanlık nutukları atarlar. Ama niye o kahraman neslin er meydanlarındaki yiğitlerini örnek alıp, mesela "Koca Denktaş ancak bu kadar yenilir" deyip meydanı gençlere bırakmazlar. Değil mi efendim?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.