Kurumsallaşmak; ama nasıl?

A -
A +

Günümüzde iş ortamı çok değişti ve rekabet inanılmaz boyutlarda bilindiği gibi. Kalite artık her kuruluştan ve her üründen beklenen asgari bir özellik ve bir insan hakkı olarak ele alınıyor. Bu durumda kalite zaafının varlığı halinde kısa zamanda yok olunacağı rahatlıkla söylenebilir tabii, ama kaliteyle öne çıkmak mümkün değil. Yani kalite gerek şart, fakat yeter şart değil. Böylesine zorlu bir ortamda kalıcı ve başarılı olmak ancak, yenilikçi fikirleri üretmek ve hayata geçirmekle mümkün. Yenilikçi fikirler ise ithal edilmez, imâl edilir. Peki kimler tarafından? Elbette işi yapmakta olanlar tarafından.. Çünkü onlar kadar işin ayrıntısını bilen kişi olamaz. Ancak, işi rutin bir görev gibi yapmakla yetinmeyip; kendisi için bir hayat tarzı olarak kabul eden, işi ile kendini özdeşleştiren, işini seven çalışanlar böyle fikirleri oluşturabilir ve paylaşır. Bu düzeyde fikir paylaşımı çalıştığı işi ve işyerini en az ailesi kadar benimsemiş, kendi geleceği ile onu özdeşleştirmiş, hayatının gayesi olarak gören çalışanlarla mümkün olabilir. Yani öncelikle çalışanın işi anlamlı bulması gerekiyor. Tüm çalışanlarca benimsenen ve gerçekten anlamlı varlık sebebi (misyon), yine tüm çalışanlarca benimsenen canlı hedefler (vizyon), ayırıcı özellikler ve iş yapış şekillerindeki farklar (strateji), paylaşılan ve sadık kalınan temel etik değerler; kısacası şirket kültürü var olmaksızın kimsenin gönülden katılımı ve yenilikçi fikir üretimi beklenmemelidir. Doğru dürüst benimsemediği bir iş için insan ne gönlünü yorar, ne beynini. Nasreddin Hoca' nın zarif benzetmesiyle "El elin eşeğini türkü çağıra çağıra arar". Bütün bu sayılanlar bir anlamda kurum kültürünü (kurumlaşmayı) ifade ediyor. İçindekilerin de, uzaktan bakanların da yalnızca biçim değil aynı zamanda öz itibariyle farkında olacakları ayırıcı özellik (eskilerin deyimiyle alâmet-i fârika) denilen şeyden bahsediyoruz. Yolu ve faydası ne? Bu nasıl sağlanır? İşte en önemli soru bu.. Kolay değil elbette, ama imkânsız da değil ve kaçınılmaz derecede lüzumlu. Samimiyetle hizmet verecek bir eğitim ve danışmanlık kuruluşunun yardımı ile bu sağlanabilir ve başka yolu da yok. Çünkü, işletme körlüğünden uzak, iş bilen (işi bilmek ayrıdır, ve onu en iyi yapanlar bilmektedir zaten), katalizör ve moderatör olarak fonksiyon icra edecek danışmanlık kuruluşunun uygun süreli ve net hedefler belirlenerek sürdürülecek katkısı ile bu çok zor görünen işin üstesinden gelinebilir. Sonuçta içindekilerin gurur ve mutluluk duyduğu, dışındakilerin örnek alma ihtiyacı duyup imrendiği bir kurum ortaya çıkmasını kim istemez? Kurum haline gelmenin başlıca şu yararlarından söz etmek yerinde olacaktır: Ülkelerin rekabet güçleri şirketlerin rekabet gücü ile ölçülebiliyor. İhracatta en önemli problem ise markadır. Ve kurumlaşma olmadan marka fikrini hatıra bile getirmek mümkün değildir. Yani kurumlaşma yalnız şirket için değil, tüm ülke için önemli. İkinci olarak ise, insanların birbirlerini rakip olarak görmesinden kaynaklanan iletişim sıkıntıları, takım anlayışı ve aidiyet duygusu ile yerini sevgi, rahat iletişim ve tabii ki başarıya bırakacaktır. Çok gerekli olduğu tartışılmaz durumda olan şirket evlilikleri, büyüme, kaliteli çalışanlar için cazibe merkezi olma, gerçek anlamda müşteri memnuniyetini sağlayabilme ve ihracatta başarı da ancak kurumsallaşmaya bağlı. Proje başarısı için Şirket üst düzey yöneticisi (sahip veya yetkili yönetici) kendisini bu işe adamalı; projenin içinde yer almalı; her türlü desteği vermeli, verebilmeli; uygun danışmanlık ve eğitim şirketi seçilmeli; önce eğitimlerle farkındalık oluşturulmalıdır. Ayrıca "işi en iyi yapan bilir" gerçeğinden hareketle, danışmanlık hizmeti verilen kuruluşun faaliyetlerini yönetenlerden oluşturulacak bir takımla birlikte çalışmak, böylelikle 'işi bilmek' ile 'iş bilmek' artı değerlerini biraraya getirip etkin bir sinerji oluşturmak esas tutulmalıdır. Kuruluş ve çalışanların özellik ve donanımları, sektörün koşulları gözetilmeksizin; 'akıl verme' tarzında sergilenecek ya da öyle anlaşılabilecek bir yaklaşım fevkalâde sakıncalıdır. Danışmanlık hizmetinin yürütümünde öncelikle; süreçler, performans, insan kaynakları, yetkinlikler, kariyer planı ve iletişim de dahil olmak üzere mevcut durumun adı geçen takımla birlikte tespiti yapılmalı; tüm fikirlerin katılımı sağlanmaya özenle gayret sarfedilmeli; bunun için arama konferansı, ikili ve çoklu görüşme, anket ve benzeri yöntemlere başvurularak; olabildiği takdirde işyerinden uzak ve çalışanların kendilerini rahat hissedecekleri bir ortamda uygun bir süre kullanılmalı; ihtiyaç duyulabilecek kültürel ve teknik eğitim konularında destek sağlanmalı; kısa ve orta vade paylaşılan hedefler ve ölçülebilir net sonuçlar esas alınmalıdır. Kurumsallaşma çalışmalarının da ayrıca değeri ve önemi bulunduğu gözden uzak tutulmamalı, tüm bu çalışmalar için -sektör ve şirket özelliklerine göre değişkenlik arzetmekle beraber- asgari altı aylık bir süre öngörülmelidir. Ve özetle... Bilindiği gibi şirketlerin günümüzde en değerli varlığı insan, bilgi, entellektüel sermaye ve tüm çalışanların işe gönülden katılmalarıdır. Yenilikçilik artan rekabet şartlarında tüm sektörlerde şiddetle ihtiyaç duyulan bir özellik. Kalitenin çoktan lüks olmaktan çıktığı günümüzün yokedici rekabet şartlarında kalıcılığı ve sürekli başarıyı belirleyen yegâne unsur olan yenilikçi fikirler ancak; işe yüreğini koyan, şirket misyonunu ve vizyonunu içtenlikle paylaşmış çalışanların varlığı ile ortaya çıkabilir. Şirketler olarak karşımızda rekabet adında dik bir duvar bulunmakta; biz bu duvara düz yolda, biraz da gündelik telâşların etkisiyle hız yaparak yaklaşmaktayız. Bu yürüyüş biçimi şüphesiz kolay, hoşnutluk tuzağında zihin konforu ile bakınca bir problem de yok. Ama bir süre sonra o hızla duvara toslamamız kaçınılmaz. Yukarıda anlattığımız faaliyetler bütünü ise merdiven gibi ve duvarı aşmak onunla mümkün. Ancak şöyle bir durum var: Merdiveni kurmadan duvara ne kadar yaklaşırsak, yani bu işi ne kadar geciktirirsek merdivenin dikliği o kadar artacak. Duvarın tam dibinde merdiveni kurmak aklımıza gelirse, neredeyse duvar kadar dik bir merdivenden çıkmak zorunda kalacağız. Ne kadar erken davranırsak, çıkılması kaçınılmaz olan merdivenin eğimi de o kadar az olacaktır. Geç kalmaktan korkmak lâzım. "Bin bilsen de bir bilene danış" derler ya; bu atasözü sanki günümüz iş dünyası için söylenmiş gibi. Ne demişler? "Üst düzey bir yöneticinin ne istediğini bilmesi yeterli değildir. Aynı zamanda olimpik bir sporcu kadar istek dolu olmalıdır." Şirketlerde kurumsallaşma Bir şirketi; hem şekil hem öz itibariyle, benzerlerinden ayırıcı özellikler bütününün sağlanıp paylaşılması. Aynı kelimeye aynı anlamın verildiği, bu yüzden konuşmakta güçlük çekilmeyen, hatta bakışların ve suskunluğun bile çoğu kere anlaşmak için yeterli olabildiği; misyonun, vizyonun, temel değerlerin ve başarıya giden yolda izlenen yolun tüm çalışanlarca paylaşıldığı; heyecanların, hedeflerin ve hareketin ortak yaşandığı bir ortamın sağlanması. Şirket çalışanlarına şevkle "burası benim" dedirten, şirketin dışındakilerce de ilk bakış ve ilk temasta tanınmayı sağlayan farklılıkların bütünü. Nasıl danışman seçmeli? Danışman; hava atan, caka satan bir yapı içinde olmamalı; ilgili, mütevazı, samimi ve dürüst, ilkeli, bilgi paylaşımında cömert, yalnızca teorik değil uygulamaya da yönelik bilgi paylaşımı ve katkılar sağlamalı; şirket kültürünü bilen, insan odaklı, ikna edici, meraklı, araştırıcı ve tempolu olmalı. Ülke şartlarından haberdar, dış trendleri iyi bilen ama ülkemizin şirket kültürleri ve insan karakteristik yapılarından da haberdar, bütüncül ve analitik düşünme yeteneğine sahip, profesyonel tarzda çalışan ama amatör ruhlu olmalıdır ayrıca. KİTAP KÖŞESİ Bugüne kadar George Soros'un kullandığı olağanüstü yöntemler ve taktikler, pek çok kişi için bir sır olmaktan öteye geçememiştir. Bu kitapta, Time dergisinin eski muhabirlerinden Robert Slater, Macar doğumlu dolar milyarderinin dünya para piyasalarında bıraktığı unutulmaz etkilerin gizem perdesini aralamaya ve onun kendine özgü felsefesini ve yatırım stratejilerini ortaya koymaya çalışmıştır. Soros'un olağandışı hayat hikâyesini anlatan bu kitap, bugüne kadar hiçbir yerde söylenmemiş düşüncelerini bizlere aktarmakta, Doğu Avrupa ve dünyada böylesine etkin bir kimlik olmasının ardında yatan gerçekleri günışığına çıkarmaktadır. AJANDA 16 - 17 Temmuz, Değer Akışı Metodolojisi, İ.D.E.A., 0 (216) 423 24 26 17 Temmuz, Müşteri Odaklı Satış, İDEM, 0 (212) 454 35 35 17 Temmuz, İhracatta KDV İstisnası, Rönesans, 0 (216) 411 29 73 18 - 19 Temmuz, Görüşme Teknikleri, Baltaş, 0 (216) 465 04 40 19 Temmuz, Takım Çalışması ve Liderlik, İDEM, 0 (212) 454 35 35 21 - 22 Temmuz, Etkili Sunuş, P.O.E.T., 0 (312) 431 16 42

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.