Lala paşa eğlendirmek!..

A -
A +

Her şirketin bir hikayesi, her hikayenin bir kahramanı vardır. Bu kahraman yıllar boyu ne sıkıntılar çekmiş nice badirelere, nice krizlere göğüs germiş, işini büyütmüş, geliştirmiştir. Yıllar boyu sadece işiyle ilgilenmek zorunda olduğu için ailesi ve çocuklarıyla meşgul olmaya vakit bulamamıştır. Çocuklarıyla ilişkisinin temelini "Biz çok sıkıntılar çektik, onlar çekmesin, onlar rahat etsin, yesin içsin, gezsin, okusun" prensibi teşkil etmiş, bu mânâda çocuklar her isteklerinin bir ölçüde emir kabul edildiği bir anlayışla yetiştirilmeye çalışılmış, babamın bu konudaki fonksiyonu daha ziyade bu faaliyetlere finans sağlamak şeklinde süregelmiştir. Bu minval üzere gidildiğinde ortaya çıkan tablo çoğu zaman gerçekten acı verici olmaktadır. Çocuklar hayatın gerçeklerinden uzakta, adeta serada ve suni şartlarda yetişen bitkiler misali yetiştirildikleri için iş hayatının zorlu rüzgarlarına dayanabilecek gücü bulamamakta, en çok da bu sebeple şirketler ikinci nesilde heba olup gitmektedir. Bu durumda olan aile şirketlerinin oranı yüzde yetmiş seksenlere varmaktadır. Daha nadir de olsa her isteği yerine getirilen çocukların, manevî destekten de mahrum yetiştirildikleri durumlarda "tatminsizlik" sendromu dolayısıyla toplumu içten içe kemiren alışkanlıklara müptela olmaları bile söz konusudur... Şirket içinde baştan itibaren "Patronun oğlu ya da kızı" statüsünde muamele gören çocuklar kendilerini yetiştirme yönünden bir gayretin içine girmemekte, bitirilen herhangi bir yüksek okul diploması, şirket yöneticiliği için yeterli sayılmakta, bu anlayışla işi devralan ikinci nesil kısa zamanda şirketi zora sokmakta hatta batırmaktadır. İkinci nesil miras hukuku çerçevesinde bir şekilde şirketin yönetiminde söz sahibi olduğu için şirketlerin yukarıda saydığımız negatif durumlardan etkilenmemesi mümkün olmamaktadır. O zaman ülkemizin "millî değerleri" olan şirketlerin uzun yıllar devam edebilmesi için kuruluştan itibaren, ikinci neslin "geleceğe hazırlanması" gerekmektedir. Taa eski Yunan kültüründen, hatta daha eskilerden beri bilinen, sonra Osmanlı devlet idaresinde zirveye ulaşan "ikinci nesli geleceğe hazırlama işi" bugün de aynı önemi haizdir. Malum Büyük İskender'in babası, oğlunu yetiştirmesi için "Mentor" isimli yaşlı bir bilgeyi görevlendirmişti. Bugün de "mentorluk" olarak bilinen bu faaliyetin Osmanlı versiyonu 'Lala"lardır. Hayatın her türlü cilvesine maruz kalmış, gerçek anlamda maddi ve manevi ilimlerle mücehhez yaşlı ve muhterem kişilikler olan "lala"ların tarihte oynadıkları rol çok önemli olmuştur. İş dünyasında da ikinci neslin yetiştirilmesi için bu tür bir anlayışın yaygınlaşması şarttır. Ancak gençlerin emanet edileceği "mentor" ya da "lala"ların gerçekten kaliteli insanlar olmaları gerekir. Değişimi algılayamayan, geleceğe ait trendleri kavrayıp hazmedemeyen gençlerin heyecan ve enerjilerini bir vizyona odaklamalarını beceremeyen kişilerin faydadan çok zararı olacağı da unutulmamalıdır. Yani, gençlere bir faydası olmayan, ancak sırf eski sosyal ve idari statüsü yüzünden bu işle görevlendirilen kişiler; yetiştirmek için görevlendirildikleri gençler tarafından yönlendirilmek ve "idare edilmek!" durumuda kalabilirler. Bunun Osmanlı kültür köklerindeki ifadesi de malum "Lala paşa eğlendirmektir" Tekrar iyi bayramlar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.