Etrafınıza şöyle bir bakın, iş hayatında başarılı olmuş insanları inceleyin. Canım elinizden geldiği kadar gözlemleyin ve onların en önemli özelliklerini belirlemeye çalışın. Sonra da bu özellikleri şöyle bir önem sırasına dizmeye çalışın. Benzer şekilde siyaset alanındaki başarılı kişileri de inceleyip onlardan da bazı ipuçları ele geçirebilirsiniz. Ama bu köşe malum siyasete kapandı. Bu insanların en önemli özellikleri tabii ve samimi olmalarıdır desem katılır mısınız? İster diktatör ruhlu isterse bilgi çağının gereklerini karşılayacak katılımcı karakterli olsunlar, bu yöneticilerin ya da patronların başarılı olmaları için samimi olmaları şarttır. İçten pazarlıklı hiçbir yöneticinin büyük başarılara imza attığı görülmemiştir. Yine yönetim tarzları ne olursa olsun bu insanlar tevazu sahibidirler. "Kibir her iyiliğe manidir" atasözü bunların başarılarının temelinde alçak gönüllü olmalarının yattığını çok güzel ifade eder. Diğer önemli özelikleri büyük hedefleri olduğundan küçük problemlerin altında ezilmemeleridir. Daima ufku gözledeklerini sezersiniz. Ataların "basiret sahibi" dedikleri "vizyoner" adamlardır. Çalışma arkadaşlarını bu vizyona yöneltebildikleri oranda başarı çıtasını yükseltirler. İster eli sopalı ister sabır timsali yumuşacık biri olsunlar bu insanlar güvenirler ve güvenilirdirler. Yine yönetim tarzları ne olursa olsun "sevgi" doludurlar. İşte bu özellik son yıllarda iş dünyasının gündemine ağırlığını koymaya başlamıştır. Başarılı liderler hemcinslerince Yunus Emre misali "yaradılmışı severiz, yaradandan ötürü" özdeyişini hücrelerine kadar sindirmiş olarak hizmet etmek arzusuyla yanar tutuşurlar. İşte son yılların en gözde yönetici modeli burada ortaya çıkıyor. "Hizmetkâr liderlik" İş hayatının bütün boyutlarıyla giderek daha da belirsizleştiği ve karmaşıklaştığı bu yıllarda "İnsanlara faydalı olmayı" gaye edinmeyen liderlerin başarılı olamayacakları konuşuluyor. İster gençlere sağı solu parçalanmış ve yolunmuş kot pantolon isterse en son teknoloji uçak motoru üretsinler, iş liderleri başarılı olmak istiyolarsa hem çalışma arkadaşlarının hem de mal ve hizmetleriyle ulaşabildikleri tüm insanların refah ve mutluluğunu hedef almalıdırlar artık. Hem eli sopalı, hem katılımcı demokratik yöneticilerin aynı kefeye nasıl konduğu meselesine gelince. Ona da "Situationel leadership", "durumsal liderlik" diyorlar. Bu konuda kitaplar yazıyorlar seminerler düzenliyorlar, anlıyacağınız kafa ve gönül yoruyorlar.