Madem Fenerbahçe A.Ş. oldun, otur da bir dinle!

A -
A +

Sanayileşme çağının başında yönetim tarzı o dönemin realitelerine uygun olarak "emret-kontrol et" tarzındaydı. İnsanlar tarım çağının davranış kalıplarıyla birden kendilerini fabrika ortamında buldular. Yöneticilerin hızla ilerleyen teknik ve üretim süreçlerini eğitim ve kültür seviyeleri çok düşük olan bu insanlarla tartışmaları bir yana; onlara bu tekniklerin gerektirdiği becerileri kazandırmaları bile çok zor bir işti. Bu şartlarda emir ve talimatların tek yönlü olarak aşağıya doğru aktığı, aşağıdan yukarı bilgi akışının çok az olduğu bir yönetim modeli kendiliğinden şekillenmişti. Bu model yaklaşık bir buçuk asır gündemde kaldı ve klasik ve hiyerarşik yönetim tarzını şekillendirdi. Bu tarzın en önemli yönü, bütün stratejilerin üst yönetim tarafından belirlenmesi, üretim sürecinin başından sonuna kadar üst yönetim tarafından planlanması, programlanması, buna uygun olarak örgütlenmenin şekillenmesi ve yukarıdan aşağıya doğru kontrol mekanizmasının çalıştırılması idi. Alt kademeden itibaren herkes, sadece kendine verilen görevi belirlenen sınırlar içinde yerine getirmekle sorumluydu. Kimse iş ve süreçlerle ilgili teklifte bulunamazdı. Çünkü bu durumda planlar ve programların altüst olması söz konusuydu, gerçekten katı planlamacı anlayışın başarısı herkesin verilen görevi "tanımlanan" şekilde "belirtilen" zamanda bitirmesine bağlıydı. Zaman içinde yaşanan gelişme ve değişimler bu yönetim tarzının sorgulanmasına yol açtı. Neydi değişenler? Özellikle 1950'lerden sonra ulaşım ve haberleşmede büyük hamleler yaşadı insanoğlu. Bunlar iş hayatını hızla globalleştirmeye başladı. Müşterilerin her geçen gün ekonomik kararlarda daha etkili olmaya başlaması ve bunu sınırlar ötesine kadar taşıması, klasik tarza alışmış, oturduğu yerden karar alan yöneticileri zorlamaya başladı. Bu arada şiddetlenen rekabet daha kaliteli daha ucuz ve de müşterinin ihtiyaçlarına uygun mal ve hizmet üretmeyi zorunlu kıldı. Takım olmak başka takım kurmak başka! Bütün bu gelişmelerin sonunda, gerek strateji belirlemede gerekse mal ve hizmet kalitesini ve müşteri ihtiyaçlarını belirlemede alt kademelerin işin içine hatta karar alma süreçlerinin içine katılmasını gerektirmeye başladı. Bu durumda şirketteki ya da son zamanların moda tabiriyle takımınızdaki bütün fertlerin sadece kaliteli olmaları önem arz etmiyor. Bundan daha önemlisi takım üyelerinin kararlara katılmaları... Bu değerlendirmelerden sonra 'Şampiyonlar Ligi'ne veda eden Fenerbahçe'ye uzun yıllar yöneticilik yapan Ali Şen'in Türkiye gazetesinde yer alan değerlendirmesine bakalım: "Fenerbahçe'nin şu anki kadrosunda yıldızlar var. Birkaç yeni yıldız transferiyle UEFA'da başarılı olamayacığına inanmıyorum. Gerekli yerlere transferler yapılırsa bu takım UEFA kupasını alır..." Aziz Yıldırım beyin de farklı düşünmediği söylenebilir. O zaman bu yönetim anlayışıyla Fenerbahçe ancak bu kadar olur. Çok zorlamalarla şampiyonluğu son maça kadar getirir, son maçta bırakır. Avrupa'da ise hiçbir şey yapamaz. Çünkü takım olmak başka şey, takım kurmak başka şeydir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.