Son günlerde iş dünyasının hatta kamu yönetiminin gündeminde 'marka olmak' konusu ön sıralarda yer alıyor. Marka olmak katma değeri yüksek mal ve hizmetler üretmek ve satmanın en sağlıklı yolu. Fasoncu bir konfeksiyoncunun bire üretip ikiye sattığını, markası güçlü olan bir pazarlamacı ikiye alıp ona onbeşe satabiliyor. Marka olan bir şehir marka olmayanın hayal edemeyeceği miktarda turisti çok cüzi tanıtım bütçeleriyle çekip marka olmayana oranla çok yüksek fiyatlarla ağırlayabiliyor. Markanın cazibesi şirketleri ve kuruluşları harekete geçiriyor. İşin devamında bendenizin yıllardır savunduğum konuda hâlâ yanlış düğmeden iliklemeye başladığımız için kaynak israfı devam edegeliyor. Söylediğim şu: Nasıl ki çok sağlam temel atmadan yapılan binalar sağlam olmuyorsa, sağlam temellere sahip olmayan markalar da yeterince dayanıklı olamıyor. Marka yolcuğuna çıkılırken diğer bütün değişim projelerinde olduğu gibi işe sağlam bir şirket ya da kurum kültürü oluşturmakla başlamak gerekiyor... Eğer şirketiniz ve kuruluşunuz bütün çalışanlarınızın, ortaklarınızın, yöneticilerinizin (ya da bir şehri marka yapmak derdinde iseniz hemşehrilerinizin) paylaştığı 'temel değerlere' sahip değilse başarı hayaldir. Mesela marka olma derdindeki bir şehrin esnafı bu temel değerleri paylaşmalıdır. Nedir? Dürüst, çalışkan, kibar, temiz, az buçuk yabancı dil bilen, kaliteli mal ve hizmet üreten, turisti yolunacak bir kaz olarak değil gönülden gelerek bir misafir kabul eden, güler yüzlü, tatlı dilli olmalıdır esnafınız; hatta tüm hemşehrileriniz. Bu ve benzeri temel değerlere tabiaten sahip iseniz ne âlâ. Değilseniz bu insanları bu konuda sabırla ve ısrarla eğitmelisiniz. Bunun için yıllarınızı vermeye hazır olan gönüllüleriniz ve de işini iyi bilen profesyonel eğitim ve uygulama kadrolarınız olmalı. Bakın daha kurum kültürünü oluşturan misyon, vizyon, strateji, kısa orta uzun vadeli planlar, bunlar için gerekli zaman, mekân, imkânlardan bahsedemedik. Bunların hepsinin bir sistem yaklaşımı mantığıyla ele alınıp oturtulduğu bir faaliyetler zincirinden bahsediyoruz. Yoksa moda olduğu için 'Hadi biz de marka şehir olalım, bol bol reklam ve tanıtım yapalım!' tarzı bir anlayıştan değil. Zor değil mi? Tabiî zor. Siz hiç büyük bir binanın temeli atılırken yaşanan zorlukları görmediniz mi?