On dokuz yıl önce İstanbul'a geldiğimde çiçekli yol ve parteller sadece Sultanahmet Meydanında vardı ve bütün partellere "lütfen çiçeklere dokunmayanız" vs. tarzında ikaz levhaları çakılı idi. İyi korunmayan çiçekler koparılıp tahrip ediliyordu. Sonra yıllar geçti. Belediyeler park bahçelere çok önem verdiler, şimdilerde İstanbul'un her yerinde çiçekler var, ama o çirkin ikaz levhaları yok ve de insanlar çiçekleri koparmıyorlar, ezmiyorlar. Yanisi insanlar kendilerine değer verilip samimiyetle hizmet sunulduğu takdirde o hizmetlere de, o hizmeti sunanlara da sahip çıkıyorlar. Kamu hizmeti sunanlarla, hizmeti alanlar arasında bu türden gönül bağıyla oluşan bir iletişim kurulabildiği zaman işin hem verimi artıyor hem de israf önleniyor Şimdi yıllardır bütçemizi tarumar eden en büyük "karadelik"ler olan Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur müesseseleri büyük bir cesaretle bir araya getirildi. Bizim neslin bundan on beş yirmi yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz bir şeydi bu. Ve bizler bir gün gelip bu karadeliklerin ülke ekonomisini yutacağını düşünür dururduk. Popülist politikaların biriktirdiği bu acayip düzen gittikçe azmanlaşıyordu. Şimdi hükümet gerçekten büyük riskleri göze alarak bu konunun üzerine gitti. Şimdi herkes her yerde muayene ve tedavi olabiliyor. Sadece bir kart ile mesela şimdilik nüfus kâğıdı ile tedaviniz mümkün. Ve de çevremden aldığım tepkiler çok olumlu. Aynı çiçek bahçeleri örneğinde olduğu gibi, millet bu sisteme sahip çıkmaya başlamış durumda. Bu konunun tam yoluna konması belki on, belki yirmi yıl alabilir. Ama bu konuda gerek devletin, gerekse milletin, yani sizin, benim, hepimizin göstereceği duyarlılık bu süreyi kısaltabilir. Böylece gerçekten tedaviye muhtaç insanlarımızın acıları biraz daha hafifler. Millet olmanın gereği de, diğerlerini düşünmek değil midir?