Oyunu kaidesine göre oynamak çok önemlidir. Hatırlasanıza çocukluğunuzdaki mahalle arası futbol maçlarını, doğru dürüst kaideler belirlenmediği, hele bir de oturaklı bir hakem olmadığı zamanlar maçların çoğu karakolda bitmez miydi? Şimdi de koskoca ülkede bu kargaşayı yaşıyoruz. Kurallar eksik aksak da olsa var, var olmasına da herkes bu kuralları istediği gibi yorumlayıp maçı ha bire karakola götürüyor! Şimdi mesela bir yere bir yönetici tayin ediyorsunuz diyelim. Bu yöneticiden haliyle başarılı sonuçlar bekliyorsunuz. Bu adam kendisini ve kuruluşunu başarıya götürmek için etrafına; gerek bilgisi gerekse yönetim becerisi yönünden güvendiği kişileri alırsa bu kişiye kim ne diyebilir. Bu adam bir başbakan olsa bu kural değişir mi? Bir başbakan milletin kendine verdiği görevi hakkıyla becermek durumunda değil midir? Zira seçim döneminin sonunda millet kendisine tamam veya devam demeyecek midir? Geçen gün şu meşhur asker sivil mahkemeler meselesiyle ilgili bir açık oturum izliyordum. Bir iktidar milletvekili üç de basın mensubu meseleyi tartışıyorlar. Gazetecilerden biri laf arasında "Tamam da" diyor "Siz de bütün işlerin başına hep kendi adamlarınızı getirdiniz, mesela THY hep AK Parti'ye yakın olanlarla dolduruldu. Bu sizce uygun bir şey mi?.." Peki kardeşim THY'nin rahmetli Özal'la artmaya başlayan başarı grafiği son yedi yılda zirveleri zorluyorsa ve bunu bu hükümetin iş başına getirdiği kadrolar başardıysa bunun neresi yanlış. Dedik ya mızıkçılardan çok çektik. Biraz daha çekmeye devam edeceğiz anlaşılan. Biz bir zamanlar aşırı derecede kadrolaşma faaliyetinde bulunan ve bu durum kendisine hatırlatıldığında "Ne yani ülkücüleri mi tayin edecektim, tabii kendi ideolojimi benimseyenleri tayin ederim kimse de buna karışamaz" diyen bir adalet bakanına bile sabretmiş mızıkçılık yapmamıştık!..