Müsaitseniz çaya geleceğiz!

A -
A +

Yazıyı yazmak, daha doğrusu milleti, canından bezdiren konular dışında derde deva bir şeyler için kâğıdı, mürekkebi, emeği, alın terini sarf etmek için kara kara düşünürken, imdat yetişti. Gazetemizin görsel yönetmenlerinden Erol Bilem ağabey ile zarif eşi ziyarete geldiler. Erol ağabey ile -pek anlamamakla beraber- filmlerden kaynattık biraz. Sonra laf, Bilemler'in yazlıklarının bulunduğu Marmara Adası'na doğru uzandı... Normal bir deniz aracıyla İstanbul'dan 2-3 saatte ulaşılabilir mesafede olan adaya tam 8.5 saatte gidebildiklerini anlattılar. Yaklaşık 3 misli fazla zaman harcadıkları anlaşılıyor. Limanda inşaat varmış ve benzeri birçok sebep sayılabilir. Ama işte bu oran ülkenin her şeyine uygulanabilir. Her şeyimiz üç misli pahalı, üç misli verimsiz. Her şeyde bir mazeret uydura uydura bu günlere geldik. Ama artık mızrak çuvala sığmıyor... Şimdi oturup adam gibi düşünmemiz gerekiyor. Kim mi düşünecek? Tabii ki bizler, yani bu ülkenin vatandaşları. Yıllar boyu bizim için düşünenlerle ancak buraya kadar gelebildik. Ahkam kesiyor değilim. Yunanistan'ın 5 misli millî gelire sahip olmasının izahını yapmamız lâzım. Üç tarafı denizle kaplı bir ülkede 2-3 külüstür, birkaç tane aşırı lüks ve pahalı feribottan başka niye gemiciliğimiz gelişmemiş, sorgulamamız lâzım. Bu kadar yaygara kopardığımız adını millî koyarak bir bakıma dokunulmazlık zırhına bürüdüğümüz eğitim sistemimizin ülke ekonomisine ne katkı sağladığını düşünmemiz lazım. Yüz binlerce öğrenciyi üniversite hayalleriyle avutarak hayata küstüren sistemi, üniversitelerden bomboş kafalarla havalı devlet memurları yetiştiren uygulamayı eleştirmemiz gerek. İşte bunlar için önümüzde altın bir fırsat bütün haşmetiyle boy göstermek üzere; "Seçim"... Etrafımızdaki insanlarla sağcılığı, solculuğu, lâikciliği, dinciliği bir tarafa bırakarak, beyin fırtınaları yapmalıyız. Bu ülke için herkesin yüreğinin aynı heyecanla çarptığını kabul etmeliyiz. Bütün olumsuz şartlara rağmen; semt semt, mahalle mahalle, köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir... bizi gerçekten adam gibi temsil edecek "insanları" seçip Meclis'e göndermeliyiz. Bu nasıl mı olacak? Hadi şimdi yıllardır sizin tuttuğunuz partiyi tutmayan komşunuza bir çay içmeye gidin. Nasıl sevindiğini, aynı şeyi yapmak için yıllardır nasıl çırpındığını duyacaksınız. Kafamızı kullanalım, yıllardır popülist uygulamalarla beynimizi bulandırarak, bizleri sömürenlere karşı koalisyonu önce komşularla kuralım. Sonrası kolay... Çünkü işin olmazsa olmazı, slogan değil "gerçek bir millî birliktir." Bunu beceremezsek "dünkü çocuk" Yunanistan'ın millî geliri daha uzun yıllar ağzımızı sulandırır. Ama ağız suyu insanı doyurmaz daha da acıktırır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.