Genç bir asistanken tuttum "Kooperatifçilik" konusunu seçtim. Aslında bu konu genel kanaate göre en azından "sol" bir konudur. Ancak o günlerde yaptığım ön araştırmalarda kooperatifçiliğin hür demokratik ülkelerde büyük başarılara imza attığını görünce "her türlü tehlikeyi(!) göze alarak" bu konuda doktora yapmak üzere Almanya'ya gittim. Tarımsal kooperatifçilik konusunda üç yıl derinlemesine çalışma imkânı buldum. Bu çalışmalar sonunda bu konuda vardığım en kesin sonuç "Bir topluma sosyal, kültürel ve geleneksel bünyesine uygun düşmeyen iş birliği modelleri dayatmamak gerektiği" oldu. Bütün dünyadan elimin erdiği literatürü tarayarak vardığım sonuç bu oldu. İnsanlar kafalarına yatmayan iş birliği ya da "Kooperasyon" modellerini benimsemiyorlar. Bunun en çarpıcı örneği Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyetinde yaşandı malum. Şimdi bu her iki ülkede de belki biraz da tepki olarak acımasız kapitalizm boy göstermeye başladı. Neyse konumuz bu değil... Konumuz bendenizin yetmişli yılların sonunda heyecanla savunduğum "Memlekette özellikle GAP yöresinde yeni meydana gelecek tarımsal üretim yapılanmaları ve düzeninde, feodal yapılanmanın (bu deyimi sosyolojik terminolojiye uygun olması yüzünden kullanıyorum) yerini alacak uygun iş birliği modellerinin araştırılması gerekir. Aksi takdirde GAP projesinin devreye girmesiyle ortaya çıkacak muazzam potansiyeli tepeden inmeci bir zihniyetle yönetemeyiz. Bu tür sosyolojik yönü ağır basan araştırmalar on yıllara baliğdir. Şimdiden bu konuda kafa yorulmalıdır" şeklinde özetlenebilecek doçentlik tezimden dolayı konuyla ilgili bir tek kişi bile arayıp "Arkadaş sen ne diyorsun?" demedi. Şimdi de bu muazzam potansiyelin onda birini bile teşkil etmeyen mayınlı bir araziyi temizlersek(!) bunu kim işletecek diye dırdırlanıp duruyoruz. Güldürmeyin adamı! Bırakın kim temizlerse temizlesin ve bir an önce bari oralarda "Gerçek anlamda biyolojik tarım modeli uygulansın, birim alandan diğer arazilere göre beş-altı misli kazanç elde edilebileceği milletin gözüne sokulsun" böylece belki diğer temiz kalmış arazilerde de bütün dünyanın önem verdiği biyolojik tarım anlayışı daha çabuk gelişir de nasırlı ellerin acısı biraz hafifler...