Şöyle etrafınıza dikkatlice bir bakarsanız; Trafik sıkışıklığı dolayısıyla içinde bulunduğunuz araç durduğu zaman, etrafınızdaki otomobillerde çoğunluğun tek kişi olduğunu, Evimizde o kadar dikkat etmemize rağmen ve atılmak zorunda kalan ekmek, ya da bazen yemek olduğunu, İşyerimizde ve diğer toplu yemek yenilen yerlerde büyük miktarlarda yemeğin çöpe gittiğini, Köprü ya da ücretli yol gişeleri tıkanıklığı sebebiyle binlerce aracın yıllardır anlamsız bir şekilde yakıt, insanların boşuna zaman tükettiğini, Okula giden çocuğumuz varsa, her yıl tonlarca kitabın çöpü boyladığını, Misafir odalarında Türkiye'nin iç ve dış borcunu karşılayacak miktarda gümüşlük namıyla maruf yakışıklı cam dolaplarda gümüş, altın kaplama, kristal, kaliteli porselen eşyanın sadece teşhir edildiğini, Zamanın çok değerini bildiğimiz izlenimini verircesine her evde onlarca kol, duvar ve masa saatleri olduğunu, Senede sadece birkaç hafta, hadi ay diyelim kullanılan dayalı döşeli binlerce yazlık evin kapalı bir şekilde atıl durduğunu, Hanımların kollarında, boyunlarında bir şekilde ekonomiye kazandırılırsa derde deva olacak miktarda tonlarca altın olduğunu, Geceleri insanların milyarlarca dolarlık yatırımla gerçekleşen elektrik enerjisini okumak için değil, daha ziyade ne ekonomiye ne de kültüre katkısı olmayan olur olmaz televizyon programları seyretmek için harcadıklarını görürsünüz. Daha neler neler görürsünüz... Görürsünüz, ama madalyonun bu yüzü sizi ilgilendirdiği için diğer yüzüne bakıp, devlette yapılan israfı gündemden düşürmezsiniz, böylece tatmin olursunuz. Lütfen artık gerçekten bir silkinelim ve kendimize dönelim, gerek özel gerekse devlet sektöründe israfı önlemeye, verimliliğimizi artırmaya çalışalım. Yüzde bir verimlilik artışının enflasyonu yüzde on düşürdüğünü hiç duymuş muydunuz? Avrupalılar yukarda saydığımız israf kalemlerini büyük çapta hallettiği için kalkınmış bir ekonomiye sahipler. Tasarruflarını yatırıma dönüştürmeyi yıllardır becermişler. Şimdi haklı olarak ortaklığa başvuran Türkiye'den bunu talep ediyorlar. Haksızlar mı?