1923'te yapılan İzmir 1. İktisat Kongresinde Türkiye'nin ekonomi politikasının temeli "özel sektöre dayalı bir liberal ekonomi" olarak atılmış, aslında Osmanlı devlet geleneğine de uygun bir model esas kabul edilmişti. Malum Osmanlı'da neredeyse ordu dahil her müessese özel sektör mantığıyla çalışırdı. Bu sistemin ana unsuru da vakıf sistemiydi. Tabii o yıllarda ülkenin perişan hali, özel sektör tabanlı bir kalkınma modelini daha da güçleştiriyordu. 1929'da dünyayı kasıp kavuran Amerika menşeli ekonomik buhran tüm dünyayı etkilediği gibi Türkiye'yi de etkilemişti. Özel söktürün ihtiyaç duyacağı sermaye birikimini sağlayacak iç dinamiklerin yokluğu yanında, yabancı sermaye girişi de olamıyordu. Çünkü o yıllarda fazlaca "milliyetçi" bir hava hakimdi ülkeye. Bizim nesil "yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" sloganıyla düzenlenen birkaç kurtlu elma, varsa birkaç portakal ile süslenen okul ziyafetlerini hatırlarlar. Bir de o yıllarda kuzey komşumuzda cicim aylarını yaşayan bolşevik ihtilali ve onun göstermelik dev sanayi ve tarım işletmeleri, sanki ekonomiyi şipşak düzeltiverecek sihirli değnek olarak görülmüştü. Özellikle altı oku abartılı söylemlerle destekleyen İsmet İnönü ve ekibi bu "Merkezi İdareli Ekonomik Modeli" dayatıyorlardı. Zaten tek partili o dönemde halkın bırakın ekonomik teşebbüse geçecek, konuşmaya mecali yoktu. Kore, Japonya gibi ülkelerde o yıllarda büyük acılara katlanılarak ve milli ve manevî değerlerden çok fazla taviz verilmeden sürdürülen özel sektöre dayalı ekonomik politikaları görmezden gelinmişti. Bunları örnek verişim o yıllarda birbirimize çok benziyen ülkelerdik. Yıllar geçtikçe bütün dünya da liberal ve serbest rekabete dayalı ekonomi politikalarının başarılı olduğunu görmemize rağmen, İnönü modeli devletçi modele hiç de alakası olmamasına rağmen "solculuk" denilerek gittikçe daha da derinleşen kavram kargaşaları içinde iş hayatımıza yön vermeye çalıştık. Turgut Özal'a gelinceye kadar "Serbest piyasa rekabetine dayalı ekonomi politakalarını" tartışmayı bırakın, tanımlamak bile sorgulanırdı. 1980'lerden itibaren şiddetlenen globalleşme rüzgarları bütün ülkelerde liberal ekonomi anlayışlarını filizlendirdi. Bu rüzgarlara direnmeye çalışanlar birer birer devrildiler. Bilmem "Son seçimlerde kim neden kaybetti kim neden başarılı oldu?" sorusuna ben de bir yorum getirebildim mi? Bir kaç hafta sonra görüşmek üzere.