Neler oluyor memlekette?

A -
A +

Ne olacak bu memleketin hali?" seanslarında her zaman üç konuyu gündeme getirmeye çalışırım. 1- Bu memlekette sosyoloji bilimi çok zayıftır. Sosyolojiye gereken önem verilmemektedir, bu yüzden problemleri analiz etmekte başarı oranımız düşüktür. Mesela "Rahmetli Özal'dan sonra birazcık hafifleyen fakirlik neden bizde de çok aşırı sosyal patlamalara yol açmaz?", "Neden millet her halükârda ordusunu 'en güvenilir kurum' olarak tanımlar?", "Neden insanlar ramazan ayında camileri tıka basa doldurur", "Neden insanlar kahvehanelerde pinekler? (işi olanlar da pinekler malum). Neden insanlar bu memleket adam olmaz deyip kestirip atar çoğu zaman? 2- Bu memlekette eğitim hâlâ ihtiyaca dönük olarak planlanamamıştır. Bu kafayla bu meselenin çözüleceği de yoktur. Milyarlarca lira (yeni lira) sarf edilerek milyonlarca işsiz güçsüz, mesleksiz meselesiz genç biriktirmeyi becermekteyiz yıllardır. 3- Belki de en önemlisi bu, "yönetim işi bir bilim olarak ciddiye alınamamakta, ülkenin kaynakları 'aile'den, en üst kuruma kadar kötü yönetilmektedir." Yıllardır bu konuya kafa yoran bir "takım"ın içindeyim. Çok çeşitli vesilelerle her kademeden "yönetici" ya da Amerikan tabiriyle "karar verici"lerle bir araya gelme, sohbet etme imkanı buldum. Bu ortamlarda "Türkiye'nin kaynakları etkili bir şekilde yönetiliyor mu?" sorusuna olumlu cevap veren birine rastlamadım. Kaynaklar iyi yönetilmeyince, yani katma değer ya da ticari anlamda kârlılığı yüksek olmayan faaliyetler sürüp gittikçe, insanlar "kâr" etmeyi bırakıp "rant elde etmeye" yönelirler. Böyle bir anlayış ise can acıtıcı münakaşa ve dalaşmalara yol açar. Bu üç konuya önem vermeliyiz, bunları bilimsel baza oturtamazsak, kavgalar bitmez, yoruluruz, daha da geri kalırız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.