Torunlar büyüyor. Hem de çok hızlı. Çünkü şimdi zaman eskisine nazaran daha hızlı akıyor. Büyüme her kişide, kurumda, toplumda olduğu gibi torunlarda da yeni ihtiyaçları gündeme getiriyor. Uzatmayalım bebek odasından genç odasına geçiş başarılı bir operasyonla gerçekleştirildi... Piyasada kıran kırana bir rekabetten sonra yabancı bir dev alt edildi ve bir Türk firma yarışı önde bitirdi. Buraya kadar beni ilgilendirmiyordu olay. Ama mobilyaların eve geleceği gün nöbet bana düştü. Neyse firmanın kamyonu yanaştı. Koca koca paketler içinde bir ranza, iki dolap bir çalışma masası bir şifonyer eve geldi. Paketler hızla açıldı. Montaj; dolayısıyla da bendenizin ikram servisi ve de çene çalıp ustaları geciktirme işim başladı!.. Zaten böyle durumlarda çalışanlara "Ne var ne yok? Nasıl gidiyor işler abi?" tarzında bir sorucuk, derin muhabbetleri anında başlatır. İşte o muhabbetten kısa bir özet: "Abiciğim ben bundan önce bir şirkette sekiz yıl çalıştım, bir gün birkaç gün aralıklarla eniştemi ve annemi kaybettim. Dolayısıyla alelacele memlekete gittim. Cenaze, mevlid, taziye derken on günde ancak döndüm... Baktım çıkışımı vermişler. Düşünebiliyor musunuz, acının üstüne acı... Sonra mahkemeyle hakkımı aldım ayrı mesele... Şimdi de buradayım yine sekiz yıl oldu. Gördüğünüz gibi kan-ter içinde, gayretle çalışıyoruz. Günde en az dört, gününe göre beş teslimat yapıyorum. Şimdi birazdan merkezden, ararlar, 'neden geç kaldınız diğer adrese' diye... Geldiğimden beri hiç durduk mu biz?.. Ama adaletli bir ücret alamadığımız gibi bir takdir ve teşekkür sözcüğü bile duyamayız... Ben bu şirketin büyük patronunu da tanıyorum. Patron dediğin biraz sert olur olmasına da, bizimki kadar da olmaz ki abiciğim. Halbuki biraz yumuşak davransa bu şirket dünya devi olur, ama bu kafayla bir müddet sonra bu şirket de kapanır gider..." "Yarın akşam benim televizyon programıma gelip bu muhabbeti yapar mısın?" diye sorunca, "Sen televizyoncu musun abi?" diye bir bakışı vardı ki, görmeyin! İşte, "en önde savaş veren" elemanlarının sesini duyamayan şirketler "global olamıyorlar" parlıyorlar sönüyorlar. Bütün dünyada yüz binlerce, milyonlarca örneği var bunun...