Okumuşların faydası!..

A -
A +

Üniversitelerin bağlı oldukları kanun yeniden ve tekraren gündemde. "Geçinmeye gönlüm yok adını bilmiyorum" hesabı, kanunun muhtevasını pek merak da etmiyorum doğrusu. Çünkü kanun değiştirerek, kafaları ve mantaliteleri değiştirmek mümkün olmuyor. Ne ümitler beslemiştik YÖK kanunu ilk çıkarken. O zaman genç, ilmi kariyerde ilerlemenin heves ve heyecanıyla dopdolu bir asistandım. Oldukça da rahat biriydim. Mesela asistanlık sözlü imtihanında, kürsü başkanı imtihanı kazandığımı söyleyince, "Hocam şimdi ben sizlere bir soru soracağım" diyecek kadar rahattım. Soruyu merak etmemeniz için araya sıkıştırayım. "Efendim, yıllardır kan dökerek sonra ter dökerek, beyinleri zorlayarak bir devlet kurduk. Bu devletin halk tarafından seçilmiş bir meclisi var. Meclis kanun yapar. Hükümet bu kanunu uygulamaktan sorumludur. Fakat sonunda kanun uygulanmaz. Mesela gecekondu ile ilgili bir kanun çıkar, vali tebelluğ eder, belediyeye tebliğ eder. Belediye Meclisi karar alır, encümen imzalar. Fakat halk ile memurlar arasında kurulan tamamen duygusal(!) ilişkiler sebebiyle ortalık gecekondudan geçilmez. Diğer bütün konularda da aşağı yukarı durum böyle. Hatta bir paket sigaraya muhteşem kanunlar raflarda tozlanır durur. Bunun çözümü nasıl olacak? Beynimi yıllardır kurcalayan bu problemin çözümü 'Eğitim' olabilir mi?. Lütfen beni bu sıkıntılı meseleden kurtarır mısınız?" Beni şoke eden cevap! Kürsü başkanı (Yanlış anlamalara sebep olmamak için ismini bildirmiyorum) benim bu samimi hatta "saftorik" soruma, içtenlikle cevap vermişti: "Evladım bu memleket ne çekiyorsa, eğittiklerinden çekiyor!" Şaşırıp kalmıştım. Hoca şaka yapıyor diye düşünmüştüm o an... Bu olayın üç tanığı da hayattadır. Şimdi bu konuşmanın üzerinden otuz beş yıl geçti. Şöyle bir bakıyorum ve vatanseverliğinden ve ciddiyetinden kimsenin şüphe edemiyeceği kürsü başkanının pek de haksız olmadığını düşünüyorum. Çünkü ülkenin iktisadi kaynaklarına yön verenlerin daha ziyade "okumuş"lar olduğunu ve bunların da bu işi iyi beceremediklerini söylemek mümkün. Asistanlığım dönemimde araştırmaya ayrılan fonların komikliği dillere destandı. Hâlâ da öyle olduğunu görüyoruz. Yeterli fon ayrılsaydı ve derde deva araştırmalar desteklenseydi, bugün hâlâ bir gramı, bir gram altından daha pahalı olan domates tohumunu İsrail'den satın almak zorunda kalmazdık. Ya da bu kadar yıldır, ilaç için bir tane Nobel bilim adayımız olurdu. Bundan sonrası mı?.. Bundan sonra mı? Eğer gençlerimizin hepsini zorla üniversite mezunu yapmaya dönük saçmalığa, gençlerimizin beyinlerini ve muhakeme kabiliyetlerini dumura uğratan test sınavı katliamına, üniversite öğretim üyelerini -yaptıkları bilimsel araştırmalar dikkate alınmaksızın- normal memur terfi sistemi ile akademik unvanlara sahip olmaları cinayetine son veremezsek, "okumuş"ların tasallutundan ülkeyi daha uzun yıllar kurtarmak mümkün olmayacağa benzer. Sert mi oldu? Olabilir, çünkü yumuşaklığı denedik olmadı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.