Geçen gün TRT kanallarından birinde, 2000 Mayısında Galatasaray'ın UEFA şampiyonu olduğu maçı tekrar seyrettim. Bu maçın benim için kişisel olarak da ayrı bir önemi var. Ben, Fenerli biri olduğum halde o muhteşem günün anısına o gün 37 yıl beraber olduğum sevgili "sigara"ya veda etmiştim. O ne heyecan, ne mühtiş tempo, ne gerilim. İkinci devrenin ortalarında takımın beyni olan Hagi kırmızı kartla oyun dışı kalıyor. Bülent'in kolu çıkıyor. Bandajla oyuna geri dönüyor. Ortalık ana baba günü. Herkes'te ümitsizlik belirtileri, ama iki canlı ve şuurlu unsur var: Biri seyirciler, hiçbirşey olmamış gibi yırtınıyorlar takımı teşvik için. Çünkü bütün millet o gün gerçekten Galatasaraylı olmuştu. Gözü hiçbirşey görmüyordu İkincisi, sayın Fatih Terim. Bu defa daha bir dikkatle izledim kendisini. Oyundan gereksiz bir davranışla atılan Hagi'yle ilgilenmiyor bile. Hagi başı önde sahayı terkederken o, oyunu yeniden kurmakla meşgul. Çünkü bütün oyun düzeni Hagi'ye göre kurulmuş. Talimatlar yağdırıyor. Bütün benliğini vizyonuna kilitlemiş, gözü hiçbirşey görmüyor. Bu minval üzere uzatmalar oynanıyor. 120 dakikanın sonunda da beraberlik bozulmuyor. Maç penaltılara kalıyor. Rakip takım dünyanın en usta ayaklarından Yugoslav Suker'i sürüyor öne gururla ve kibirle. Suker "imkansızı başarıyor" topu dışarıya atıyor. Sonra bir oyuncularının şutu daha direkten dönüyor. Ve sonuç malum Galatasaray, Türk futbolunun uzun yıllar sonra hasretini gideriyor ve UEFA şampiyonluk kupasını kaldırıyor tevazu timsali Hakan Şükür'ün elleriyle. Ve coşku görülmeye değer. Fatih Terim yere çömelmiş belli ki ağlamaklı. Hedefe ulaşılınca, artık liderin herşeye, hatta ağlamaya bile hakkı var. Bu maçın sonucunu bekliyorum!.. Şimdi de başından beri "Ben değiştim, globalleşen dünyanın ve siyasetin yepyeni formatlara gerek duyduğunu anladım. Türkiye'nin son yıllarda eline geçen Avrupa Birliği üyeliği vizyonunu paylaşıyorum. Bununla ilgili her türlü düzenlemeyi ve uygulamayı kararlılıkla gerçekleştirmek için arkadaşlarımla gece gündüz durmadan koşturuyorum" diyen bir lider ve bu vizyonun gerçekleşmesinin büyük engeli Kıbrıs meselesi ve bu arada Türkiye'nin huzurunu bozmaya yönelik kahpece saldırılar... Şimdi bendeniz bu maçın sonucunu bekliyorum. Ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderlik becerisinin çok etkili olacağı bu süreçte tüm kırmızı kartlara, çizgilere ve engellemelere rağmen başarılı olmasını diliyorum, ülkem için ve yıllar yılı kahır çekmiş insanım için.