Siz hiç köşe yazısı yazmak için eline kalemi ya da önünüze klavyeyi koydunuz mu? İnanın insan bazen tutunacak bir dal arar hale geliyor. Dün bendeniz de bu yazı için kuluçkaya yatmış beklerken, uzun yıllardır tanıştığımız ama iş telaşından sık görüşemediğimiz bir arkadaşım, çat kapı odama geliverdi. Hoşbeşten sonra, yazılarımı seyrek de olsa okuduğunu söyleyerek gönlümü aldı. Sonra derin bir tartışmanın içinde bulduk kendimizi. Arkadaşıma biraz kuvantum yönetim gazı vermeye çalıştım. Konu pek derli toplu olmamakla beraber birkaç ana konu etrafında döndük dolaştık. Kendisi yıllardır üst seviye yöneticilik yapmış birisidir. Son günlerde kafasını "sistem mi, insan mı?" konusunun kurcaladığını söyledi. "Tabii ki ikisi de önemlidir"de anlaştık. Ben soruyu daha sertleştirdim. "Sistem ve insan arasında kesin bir tercih yapmak gerekse, hangisi tercih edilir?" düşünmeden "İnsan!" dedi. Sonra "insan"ın öne çıkmasının analizi geldi gündeme "işler eskisi gibi değil ki" dedi arkadaş. "Taylor zamanında herkesin ne yapacağı tepeden belirleniyor, sonra düğmeye basılıyor, sistem çalışıyor, yönetici sistemin aksayan yönlerini bizzat düzeltiyor, iş devam ediyordu, şimdi öyle mi? Aşırı bilgi yüklü faaliyetler dolayısıyla çalışanların inisiyatif almaları şart oldu. Aksi takdirde tıkanmalar oluyor. Bu meyanda çalışanların motivasyonu daha bir önem kazandı. Canı sıkılan bir eleman sistemin canına okuyabiliyor, keyfi yerinde biri sistemi şahlandırıyor" Söz motivasyondan açılınca, konu liderliğe doğru yöneldi. "O zaman" dedim ben de, "Bu motivasyon işini kim nasıl yapacak? Klasik yönetim anlayışı ve paradigmasıyla, Peter Drucker'in tabiriyle "Bilgi çalışanı çağına" giren şirketlerdeki insanlar motive edilebilir mi? sence motivasyonda ne gibi yeni anlayışlara ihtiyaç var?" "Yaşayan biliyor" dedi arkadaş "Eskiden motivasyon kolaydı, insanlara adam gibi ücretlerini verdin miydi motivasyonun yüzde doksanbeşi halloluyordu. Şimdi yeterli ücret motivasyonun yüzde elli, altmış, hadi bilemedin yetmişini hallediyor. Geri kalan yüzde otuz kırk için yepyeni motifler bulmak gerekiyor. Mesela insanlar yönetilmek değil yönlendirilmek istiyorlar. Kendilerini maaş bordrosunda bir rakam olarak değil, fikri sorulan, adam yerine konulan, başarıları takdir edilen bir insan olarak, kısaca gerçek anlamda "bir takım üyesi" olarak görmek istiyorlar." "Yani" dedim "İnsanlar; insanlığın hayrına mal ve hizmet üretme misyonuna ve bu faaliyeti yıllar ötesine taşıyacak vizyona sahip, liderlerde daha da ötesi bu misyon ve vizyon çerçevesinde çalışma arkadaşlarının görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeleri için onlara nasıl yardımcı olabilirim endişesi taşıyan "emreden" değil "hizmet eden" liderlerle beraber olmayı arzuluyorlar desek sence iyi bir özet olur mu?" Arkadaşım, "hizmet eden lider" deyimini yeni duyduğunu, ama çok hoşuna gittiğini, yıllardır kendi yönetim tarzına aradığı "ismi" bulduğunu söyledi. "Kusura bakma, tam yazını yazacağın sırada gelmişim. Ben artık müsaade isteyeyim. Sen de rahatça yazını yaz" dedi ve gitti O anda "Eh bugünkü yazı da çıktı bu arada" dedim kendi kendime. Çıkmış mı?