Avrupa Birliği konusunda müzakere sürecine adım atmakla büyük bir sevinç yaşadım ben. Ancak ondan daha sevindirici olan krizler karşısında ülke olarak daha metanetli hale gelmiş olmamız. İş dünyamızı da önemli ölçüde etkileyecek olduğu anlaşılan "Kuş Gribi" olayında gerek hükümet gerekse medya eskiye oranla daha sade ve abartısız davrandılar. Özellikle tabiî afetleri önceden kestirmek pek mümkün olamıyor. Ama buna rağmen önceden birtakım senaryolar geliştirip alınacak tedbirleri tartışmak faydalı oluyor. Bundan böyle iş hayatında risk ve belirsizlik daha da artacak. Bu bir kehanet değil. Böyle olacağını gelecek bilimci, fütürolog olarak adlandırılan birçok fikir ve bilim adamı otuz yıldır söylüyorlar. Gelecek bilimcilerin en meşhurlarından Alvin Toffler "Üçüncü Dalga" ve "Şok" kitaplarında bu durumu en belirgin unsurlarıyla ortaya koymuştu. Özellikle haberleşme ve ulaşımın bugünkü inanılmaz hızlara ulaşacağını tahmin etmiş ve bu iki faktörün iş hayatını savunacağını iddia etmişti. Haksız da çıkmadı. Bugün artık şirketlerin kasırga tarzında esen küreselleşme rüzgarlarına karşı koyabilmeleri çok daha zorlaşmaktadır. Şu kuş gribi denilen olay eskiden olmuyor mu idi? Oluyordu. Ancak olay mahallinde hükmünü icra edip kaybolup gidiyordu. Ama şimdi öyle mi? Bütün dünya ülkeleri birbirlerine beyaz et ithal ve ihraç ediyor. Çünkü ulaşım ve ticaret imkanları bunları zorluyor. Olay çıktığı mekanda halloluyor anında hatta saniyeler mesabesinde dünyaya mal oluyor. Çünkü haberleşme hızı akıllara durgunluk veriyor. Şimdi beyaz et üretici firmalarının durumunu düşünelim. Bu krizle başetmeleri gerçekten büyük direnme gücü gerektiriyor. Bu güce tek başlarına ulaşmaları mümkün değil. O zaman önceden örgütlenmiş ve bilgi çağının gereklerine uygun şekilde bilgiyle donanmış ve bu bilgiyi kamuoyuyla paylaşma beceresine sahip olmaları gerekiyor. Ama bunu eski zamanların anlayışıyla "göz boyama" tarzında yapmaları mümkün değil. Çünkü insanların tamamına yakını en azından televizyon seyrediyor. Görüldüğü gibi "Kriz yönetimi" denilen faaliyet, diğer bütün işletme faaliyetleri gibi daha fazla bilgi ve gayret gerektiriyor. Hiçbir şirket "Bize bir şey olmaz" deme lüksüne sahip değil artık. Şimdi bütün şirketler, çalışanları ve müşterileriyle bir bütün olarak krizlere karşı koymaya mecburdurlar. Çünkü şirketler müşterilere muhtaç olduğu kadar müşteriler de şirketlere muhtaçtırlar. Daha doğrusu çağımız eskinin dışa kapalı şirket ve devlet modelinden; dışa aşırı derecede açık ve hepsi birbiriyle etkileşim içinde olan kaotik bir ekolojik sistemler bütünü tarzındaki "quantum yapıya" dönüşmüş bulunuyor. Şimdi bize düşen beyaz et üreticilerimize akıllıca destek vermektir. Bunun için daha çok bilgi paylaşmaya ihtiyacımız var. Herkese bilgi kanallarını samimiyet ve ciddiyetle açık tutmaya davet ediyorum. Hepimize kolay gelsin...