Bu hafta giyim sektöründeki Loft ve Colin's markalarıyla çok iyi tanınan ülkemizin önde gelen kuruluşlarından Eroğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu sorularımızı cevaplandırdı. Başarı için çok çalışmalı Öncelikle belirtmek isterim ki kendimi çok başarılı gibi görmüyorum. Henüz yapılabilecek çok şeyler olduğuna inanıyorum. Ama şimdiye kadar geldiğimiz noktada başarılı olmak için özellikle neler yaptık derseniz şunları söyleyebiliriz: Biz köyde doğduk ve çocukluğumuzun önemli kısmı orada geçti. Gerek ailemizden aldıklarımız gerekse o dönemin kendi koşulları sonucu çok çalışmaya koşullandık. O gün bugündür hep çok çalıştık. Biz çok çalışmaktan işiyle yaşamayı anlıyoruz. Ayrıntılara hakim olmayı ve geleceği çok iyi tahmin etmeyi, uygun yerde ve zamanda uygun tepkiler vermeyi anlıyoruz. İşin çekirdeğinden gelmemizin de önemli payı olduğunu söyleyebilirim. Kendini yöneten çalışanlar İnsanları yönlendirmek ve yönetmek yanlısı değilim; bunu çok iyi bildiğimi de söyleyemem. Ama prensibimiz ve arzumuz şu ki; insanlar kendilerini yönetmeli, yönlendirmeli hatta tepe yönetim olarak bizi de yönlendirmeliler. Biz daha çok rehberlik yapmaya çalışıyoruz. Alanında profesyonel kişilerle çalışıyor ve onlara güveniyoruz. İşiyle yaşayan, işin içinde olan, ayrıntılara hakim kişilerle çalışmayı tercih ediyoruz. Aslında bu bir kişilik özelliğidir tabii. Birlikte çalıştığımız kişinin çok çalışması, işine hakim olması ve en önemlisi üç hamle sonrayı görerek hazırlıklı olması çok önemli. Müşteri velinimettir Müşteri velinimettir. Halen iç piyasaya hizmet veriyoruz ama çalışmalarımızın % 85' i ihracata yönelik. Dolayısıyla yurt dışındaki müşterinin beklentilerini karşılamak durumundayız. Bugün, dünya devi firmalarla çalışıyoruz. Onların standartları da çok gelişmiş durumda. Bu standartları yakalayamadığınızda iş size gelmiyor. Daha da kötüsü başka ülkeye gidebiliyor. Çünkü ülkelerin mücadelesi var. Dolayısıyla müşteriyi çok ama çok önemsiyoruz. Oradan gelen en küçük bilgiyi bile ayrıntılarına kadar değerlendiriyoruz. Müşterinin bize gelmemesi, ihracatın azalması, sonuçta ülkemizin zararı demektir. Bu bilinç müşteri memnuniyetini baş sıraya koymayı zorunlu kılıyor. Kalite olmazsa olmaz Kalite bizim işimizin olmazsa olmazıdır. Gerek kendi markalarımız olan Colin's ve Loft olsun gerekse iş yaptığımız diğer markalar olsun, kalite kaygısı işin en vazgeçilmez yönü. Bu aslında bir hayat biçimi; evdeki, sokaktaki davranışlarınızın kalitesi ile başlıyor, yaptığınız ürüne yansıyor. Kalitenin başlıca belirleyicisi "insan" faktörüdür. Diğer bütün bileşenleri arzulanan düzeyde ve kıvamda sağlasanız bile "insan"ın eliyle üretim yapıyorsunuz. Sorunları olan, acı çeken, sıkıntısı olan insanlardan kalite beklemek zor oluyor. Bunun için çok uğraşıyoruz. Standartlar geliştirdik. Bunları sağlamayan ürünleri kendi içimizde eliyoruz. Tüm üretim ve pazarlama gruplarımıza kalite bilinci ile ilgili çalışmalar yaptırıyoruz. Spor giysi üretiyoruz, sonuçta makinenin başındaki kişinin elindeki ürünü sevmesi, sadece bir "iş" gibi görmemesi ve kendinden birşeyler eklemesi, bir duygu yüklemesi gerekir. İşte o zaman kaliteyi sağlıyorsunuz. "Hayat boyu öğrenme" Eğitimsiz olmaz. Aslında her işin başında eğitim var. İnsanlardan çok şey istiyoruz ama gerekli eğitimi de vermeliyiz. Biz işçiler düzeyinde yıllık eğitimler yapıyoruz. Uzun zamana yayılan bir çaba ama önemli sonuçlar alıyoruz. Fabrika düzeyinde bir dersliğimiz var, işçilere ait ve haftada üç gün eğitim saati var. Tüm çalışanlar yıl içinde eğitimden geçiriliyor. Ayrıca idari kısım çalışanları da bölümler olarak eğitimler alıyor. Yöneticiler için de "hayat boyu öğrenme" toplantıları yapıyoruz. Son olarak İDEM'den Sayın Doç. Dr. Resul İzmirli yönetiminde keyifli ve anlamlı bir eğitim aldık. Elbette kurumlar, başarılı eğitim-danışmanlık şirketlerinden yararlanmak ihtiyacında; çünkü bu herşeyden önce bir ihtisas işi. Gönül katmadan başarı olmaz Biraz önce de söylemiştim. Bu konu gerçekten önemli. Kişiler kurumun yazılı olmayan kültürünün bir parçası olmadıkça, kurumu yaşamadıkça, kurum değerlerini temsil etmedikçe, kendilerini kuruma ait hissetmedikçe, kuruma birşeyler katmak için içlerinden gelen bir istek duymadıkça; kısacası işe gönüllerini katmadıkça başarılı olmak zor. Bu durum aile ve toplum için de geçerlidir. Biz bu konuda herkese açık olarak, çeşitli sosyal etkinlikler yaparak ve tabiidir ki önce örnek olarak insanlara katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Lider önde koşmalı Lider önde koşmalı, daha fazla çalışmalı, örnek olmalı ve iyi bir insan olmalı. Yani kendisine rahatça gidilebilen biri olmalı. İşleri dışında insanlarla, onların aileleri ve diğer sosyal yönleriyle de ilgilenmeli. Kısacası insanları bir bütün olarak kabul edip, zayıflıkları olabileceğini de bilmeli. Heyecan şart Çalışanları heyecanlı tutmak gerçekten önemli. Bu heyecan büyük başarılara imza attırır. İnsanları gerçekten sevmek, saymak tüm yönleriyle görmek, özel sorunları ile ilgilenmek önemli. Ayrıca kişiler kendilerini işin içinde hissetmeliler. Siz gerçekten insanları severseniz, gözlerinin içine bakabilirseniz, onların sizin için yapamayacakları şey olmaz. Yani öncelikle gönüller kazanılmalı. Bu da öyle sanıldığı gibi parayla falan olmaz. Gerçekten sevmelisiniz insanları. İş ortamındayız; eleştiri olmayacak mı tabii ki olacak; ama iş eleştirilir, kişi değil ve kişinin daha iyi olmasını, kariyer yapmasını istiyorsak işini eleştirebilmeliyiz. Aile şirketleri avantajlı mı? Aile şirketlerinin avantajları da var dezavantajları da. Önemli olan avantajlarını geliştirip dezavantajlarını yok etmeye çalışmak. Bir aile gücünün olması, kısa zamanda karar verebilmek, yeri geldiğinde gözükara olabilmek, hızlı hareket edebilmek, amatör ruhlu olmak önemli avantajlar. Bu avantajlar korunmalı. Ama aile şirketlerinde bazen çok düşünülmeden kararlar verilebiliyor, profesyonelleşmek daha önemlisi kurumsallaşmak zor olabiliyor. Ayrıca ailenin tahakkümü altında insanlar kendilerini ifade edemeyebilir, üretici olamayabilirler. Bazı konularda da hemen her çeşit noktaya aileden birini koyma eğilimi oluyor. Önemli olan amatör ruhu kaybetmeden kurumsallaşmak. Bizim kurumsallaşmadan anladığımız, iş ve akışların sistematize olmasıdır; yoksa kurallarla insanların elini kolunu bağlamak değil.