Öze dönüş!

A -
A +

Dikkat ederseniz yazılarımda 'Duygusal Zekâ'dan çok bahsediyorum... Batı iş ve yönetim dünyası yirminci yüzyıla kadar katı ve acımasız bir yönetim tarzını benimsemişti. Sanayi çağının başlamasıyla birlikte toplumun üretim yapısında meydana gelen büyük değişim, küçük esnaf ve zanaatkârlığı sarstığı gibi, kırsal kesimden şehirlere göçü aşırı hızlandırmış, şehirlerde aşırı bir iş gücü birikimi meydana gelmişti. İşsizliği artıran bu gelişme sonunda patronlar ucuza işçi bulmanın sağladığı avantajla 'çok ve ucuza üretme' yanında; aşırı talep sayesinde 'büyük kâr marjları' elde ederek çok güçlenmişlerdi. Bu güç onları katı bir yönetim tarzına sevk etmişti. Beceremeyen çalışan gider, yenisi gelirdi. Çünkü işlerde çalışanın kaliteli olması fazla önem arz etmiyordu. Uzun yıllar bu düzene alışan yöneticiler ve patronlar çalışanlara gereken değeri verme gereğini hissetmiyorlardı. Bu yorumu destekleyen bir cümle aktaracağım 'Batı'dan size, o zaman daha anlaşılır olacağımı umuyorum. Bundan yaklaşık on yıl önce bir konferans için İstanbul'a gelen 'Öğrenen Organizasyon' kavramının babası sayılan Peter Senge 'Biz ABD'de patronlara, çalışanların makinelerden farklı varlıklar olduğunu henüz anlatabilmiş değiliz' demişti. Salonun buz kestiğini hissetmiştim o an... Bizim tarihimizde iş hayatında olup bitene son yüz yıldır pek kafa yorulmadı diğer konularda olduğu gibi. Tarih deyince aklımızda Karlofça Anlaşmasından fazla bir şeyde kalmamıştır malum. Aslında dünyaya kafa tuttuğumuz asırlarda bizim çalışma düzenimiz mükemmel idi. Esnaf Loncaları, Ahilik Kültürü, kul hakkı, haram-helâl anlayışı, çalışanın teri kurumadan ücretinin verilmesi, temizlik imandandır inancı, aldanma-aldatma prensibi gibi ilk anda bazıları akla gelen temel kültür ögeleriyle şekillenen çalışma hayatımızda 'Çalışana önce insan olarak bakılması' esastı. Buradan hareketle oluşan nezih, kibar ve olgun yönetim biçimi İmparatorluğun en ücra köşelerine kadar nüfuz etmişti. Sonra biz de batının hoyrat yönetim tarzını benimsediğimiz için, binlerce dolar ödeyip batılı yönetim gurularının 'Duygusal Zekâ' seminer ve konferanslarını izlemeye, onların kitaplarını okumaya çalışıyoruz. Aslında bu kavram bizim kültürümüzde çok önemli yer tutan 'kâmil, olgun, iyi ahlaklı insan' kavramının 'batıcası'. Özümüze dönüşün ayak seslerini duymaya başladığımız şu dönemde bendeniz bayağı ümitliyim. Yönetim kalitemizi artırmaya başladık, bunun sonuçlarını siyasette de iş hayatında da alıyoruz. Daha da alacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.