Gurbete çıkışım 1960'lı yıllara rastlar. 14 yaşında lise okumak için Manisa'da yatılı olmuştum. İzinlerde eve gediğimde Babam rahmetli "Hanım evin üçüncü kızı geldi, gözün aydın" derdi. Çünkü bulaşığa temizliğe, badanaya, tahta fırçalamaya yardım ederdim anneme ve kız kardeşlerime. Yaşım 17-18'lere dayandığı halde geceleri evde kendime göre meşgaleler bularak geçirirdim. Malum küçük yerlerde akşam yemeğinden sonra babalar "kahve"ye anneler "komşu gezmesine" giderlerdi. Mahallenin hanımları bize geldiğinde ben de "öbür odada" vakit geçirirdim. Bir gün babam "Oğlum akşamları sen de kahveye gitsen artık. Arkadaşlarınla biraz sohbet edersin" deyince bayağı ürpermiştim. Aslında kahve kültüründen pek bihaber değildim. Ve de o kültürün raconuna yabancı da sayılmazdım. Hani ne de olsa anne tarafından da olsa "eşrefpaşalı" idim. Ama kahvehane ortamındaki konuşma tarzına alışamamıştım. Kahvehanenin sigara dumanından dayanılmaz hale gelen ağır havasına tahammül edebiliyordum ama, bazen çok sunturlu olan kelimelere dayanamıyordum. Arkadaşlarım bunu bildikleri için ben aralarına katıldığımda biraz dikkatlice konuşmaya çalışırlardı. İşte bu "kahve kültürü"nden herkes gibi benim de duyduğum ve öğrendiğim birçok deyim vardır. Bunlardan biri de "Ooolum, paran gadaa gonuşş" deyimidir. Anlayanlar için tercüme edeyim "Oğlum, paran kadar konuş". Gerçekten şöyle etrafımıza baktığımızda bu deyimin ne kadar imbiklerden süzülmüş bir realite oludğunu anlıyor insan. Kahvehane kültüründen doğan, bu ölçüyü kişiler, şirketler, aileler, toplumlar, milletler ve de devletlerarası ilişkilere rahatlıkla uygulayabiliriz. O zaman milletlerarası ilişkilerimizde güçlü olmak istiyorsak, acilen fert başına milli gelirimizi en az Yunanistan seviyesine çıkaracak tedbirlere kafa yormalıyız. Bunun yolu da belli, bütün hızımızla Avrupa Birliği'ne girmek için gerekli mali, hukuki ve idari düzenlemeleri yapmalıyız. Bu düzenlemelerin ışığında vizyonumuzu belirlemeli, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yer alan bütün herkesi ayrım yapmadan bu vizyonu paylaşmaya ikna etmeliyiz. Çünkü artık dünyada milletlerarası siyasette de insanlar "paraları gadaa... gonuşuyolaa..."