Rahatça konuşabiliyor muyuz?

A -
A +

Yarın son elli yılın en başarılı iş liderlerinden Jack Welch'i dinliyor olacağız bu saatlerde. Turkcell'in konuğu olacak Jack Welch, iş dünyasına damga vuran yönetim tarzından damlalar sunacak. Bundan önceleri onun "Kazanmak İstiyorsanız" isimli kitabından bahsettiğimi, başlı başına bir yönetim dersi olan kitapta en etkilendiğim konunun, bendenizin de yıllardır her seminer ve toplantıda dile getirmeye çalıştığım "Konuşulabilir bir ortam oluşturmak" olduğunu vurguladığımı da hatırlıyorum... O zaman müsaade ederseniz hatırası gönüllerde hâlâ taptaze duran sevgili, tatlı, tonton, vizyoner, dindar, demokrat, delikanlı, bilgi küpü, samimiyet abidesi, lider, ağabey Turgut Özal'la ilgili bu konuya denk düşen bir hatıramı, rahmete vesile olması için arz edeyim... Rahmetlinin liberalleşme çabaları sonucu Türkiye ithalat ve ihracat rejiminde de büyük adımlar atmış, dış ticaret büyük ölçüde liberalleşmişti. Bütün bunlara rağmen, İzmir Enternasyonal Fuarı kurulduğundan beri "Fuar İthalat Kotası" uygulaması devam ediyordu. Yani fuara resmi devlet iştiraki statüsü ile katılan ülkelerin pavyonlarında sergilenen mallar fuar sonunda serbest olarak Türkiye'ye ithal edilebiliyordu. Türkiye'de yıllardır uygulanan ve ülkenin dışa kapalı ve de bir bakıma merkezi idareli bir yönetime sahip olduğunu dünyaya her yıl bağırırcasına ilan eden bu durumun, Özal'ın uygulamaları sonucu gereği kalmamıştı. Birkaç kişiye bunu söylediğimde "Aman ha! Bırak uygulama devam etsin. Bu kanaldan da birkaç ülke katılımı oluyor. Fuarın gelişmesine bir zararı yok. Karıştırma ortalığı" cevabını almıştım. Rahmetli, fuarın açılışına teşrif etmişti bir yıl. Heyeti fuarda gezdiriyordum. Bir ara "Sayın başbakanım bir arzım olacak müsaade ederseniz" diye yüksek sesle kendisinden izin istedim. Bütün tontonluğu ve sevecenliğiyle "Buyur müdür!" dedi. Ben de yukarıda arz ettiğim fuar kotasının kendisinin liberalleştirme politikasına ters ve gereksiz bir uygulama haline geldiğini ve kaldırılması gerektiğini anlattım. O zamanki Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral'a dönerek "Cahit, müdürün dediği doğru mu?" deyiverdi. Cahit Aral da "Evet sayın başbakanım!" deyince "Kaldırın bu uygulamayı!" talimatını verdi, yürüdü... Şimdi, sıradan bir müdür başka bir başbakana böyle ulu orta fikir beyan etse, başına neler gelirdi? Mesela "Gonuşan Türkiye" deyip duran bir başbakan böyle imkân verir miydi müdüre?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.