Göçmen kuşlarda, güvercinlerde, arılarda, yunus balıklarında, köpek balıklarında ve giderek diğer birçok hayvanda seyahat ederken yön bulma hususunda önemli bir keşif yapıldığını okudum dün bir yerde. Mesela göçmen kuşların kafa yapılarında çok miktarda demir açısından zengin bir metal olan manyetit bulunduğu tespit edilmiş. Bu sayede dünyanın manyetik alanından istifade ederek istikametlerini; yaratıldıkları günden beri bulmaya devam ediyorlar. Ve nesillerini devam ettiriyorlar. Ve işin önemli yönü de gruptaki her kuş bu kabiliyetle donanmış olduğundan binlerce kilometre süren yolculukta kim öne geçerse geçsin istikametlerini kaybetmiyorlar. Böylece her yıl hedeflerine ulaşıyor, vizyonlarını gerçekleştiriyor, kendilerine takdir edilen özel görevi (misyonu) yerine getiriyorlar. Şimdi gel de keşke şirketlerde, milletlerde de böyle olsaydı deme! Ama biliyorsunuz ki öyle olmuyor. Sanayi çağında nispeten belirli, tanımlanabilir ve tahmin edilebilir bir ekosistemde faaliyet gösten şirketlerde bu yön bulma ve hedef istikametinde yürüme daha basit idi. Ancak şimdi belirsizliğin eşiğinde ve de global etkenlerin eşliğinde şirketlerin kolayca yön tayin etmeleri mümkün olmuyor. Bu yüzden "Ben yaptım oldu" mantığıyla şirket yönetmek başarı getirmiyor. Artık şirketlerde "ortak aklı harekete geçirmekten", "liderliği paylaşmaktan" başka çare görünmüyor. Aynı şekilde ülke yönetimlerinde de ortak aklı yakalamak için samimi diyaloglar kurmak önem kazanıyor. Tabiî bu söylediklerimiz; klasik yönetim tarzının, karizmaya aşırı önem veren, otoriter hatta totaliter liderlik örnekleriyle büyümüş bizim nesle çok zor geliyor. Çok şükür ki otoriter; demokratik, katılımcı, delege edici liderlik tarzlarından hareketle "durumsal liderliği" beceren genç yönetici ve siyasetçiler ülkede görev almaya başladılar. Çok kimsenin pek farkına varmadığı, bu görev değişimi şirketleri, kurumları ve ülkeyi globalleşen dünyada giderek saygın hale getiriyor. Az daha sabır, güzel günler yakında...