Şahsiyetli devlet, uluslararası itibar

Hep kendinden bahsetmek hoş birşey değil. Ama insanın kendi yaşadığı olaylarla kendini ve düşüncelerini ifade etmesi daha kolay oluyor. O zaman bugün de hoşgörünüze sığınarak "Ben Almanya'dayken..." Almanya'da üç yıl kaldım. Üniversite çevresi dışında da birtakım çevrelerle görüşmelerim oldu. Avrupa insanının da samimiyete ve bu arada kararlılığa önem verdiğini birçok örneklerle yaşadım. Türk-Müslüman kimliğinizi duydukları zaman size ilgi duyarlar. Ancak derinden ve gizliden sizi takip ederler. Sonra yaşayış ve davranışlarınızı gözleyip, bu gözlemlere dayalı olarak sizinle olan ilişkilerini şekillendirirler. Çoğunlukla merak ettikleri husus, Türk ve Müslüman kimliğini taşıyan kişiler arasındaki davranış farklılıklarıdır. Neden sizin yiyecek ve içecekler konusunda kendilerinden farklı davrandığınızı sorarlar. Bu hassasiyetinizin dininizin gereği olduğunu söylediğinizde, buna kesinlikle saygı duyarlar, üstelemezler. Ancak birçok Türk'ün fevkalade "large" yani "geniş" bir davranış tarzı sergilemelerini içlerine sindiremezler. Örflerinin gereğini yerine getirmekte hassas davranmıyanları, kendilerine yakın bulmakla beraber, yine de yadırgarlar. İnandığı gibi yaşayanları daha bir ciddiye alırlar. Bir de eğer onların örf adet ve inançlarına samimiyetle saygı duyduğunuza inanırlarsa, sizinle arkadaşlığı ilerletmede daha istekli olur, size daha candan davranırlar. Kişisel bazda ele aldığımız bu davranış modellerini, uluslararası ilişkilere de bir nebze taşımak mümkün gibi görünüyor. Son günlerde iktidarıyla, muhalefetiyle, özel ve kamu sektörüyle çeşitli kurum ve kuruluşlarımızla sergilediğimiz samimi ve kararlı tutum ve davranışımız ülkemizin, milletlerarası camiada daha çok ciddiye alınmasına katkıda bulundu. Ankara tarihinde görmediği kadar ortadoğu barışı konusunda etkili bir rol üstlendi. Ülkemizin daha iyi günlere taşınması için her türlü tedbiri, eğrisiyle doğrusuyla en acımasız şekilde her platformda tartışalım. Ama bu dışa karşı göstereceğimiz azimli ve kararlı davranışımızı zedelemesin. O zaman Türkiye hakettiği yeri kendiliğinden bulur, hakettiğini alır, yetmiş milyonluk ülke olmanın tadını kimseyi üzmeden yaşar.