İzmir'den geleli onbeş yılı geçti. Ailecek en büyük zevkimiz; Kemerburgaz'dan Belgrad Ormanları'na dalıp, Sarıyer dolaylarından Boğaz'a ulaşıp, trafiğin durumuna göre sahilde yol alıp, müsait bir yerde park edip, denizin kokusunu ciğerlerimize doldurmak, bu arada kafamıza uygun gelen belli yerlerde bir çay içmek şeklinde özetlenebilir... Geçen pazar yine böyle Boğaz'da turlarken trafiğin yoğunlaştığını görüp, bir çıkış ararken "Sarı Köşk", "Pembe Köşk" levhalarını görünce, epeydir gitmediğimiz, Emirgan Korusu'na daldık. Sarı Köşk'ün önüne vardığımızda, bir otopark görevlisi karşıladı bizi. Ama ne karşılama... Sanki adamın kendi evine baba dostları gelmişti. Bir an buranın özelleştirildiğini zannettim. Bu ilk etkiden sonra, içeriye girdik. Belki de yazdan kalma son güzel bir günün akşamında Sarı Köşk'ün her tarafı doluydu. Şansımız varmış, Boğaz'a nazır tatlı bir terasta yer bulduk. Kafasında, yönetim, müşteri, takım, liderlik, motivasyon vs. dolu olan bendeniz bu kalabalık personelin ilişkilerini gözlemeye başladım. İlk gördüğüm durum: Halinden şef olduğu anlaşılan bir genç adam, kalabalık sebebiyle biraz da panikleyen, çalışma arkadaşlarına "telaş etmemelerini" işaret ediyordu. Normalde, bu durumda bir yöneticinin, personelin daha da paniklemesine yol açacak tarzda müdahaleler yapması âdettir. Ama hayır Sarı Köşk'teki şef, bir yönetici gibi değil, gerçek bir takım lideri gibi davranıyor, takım arkadaşlarını müşterilere karşı kolluyordu. Sonra baktım "O" da servise yardım etmeye başladı. Siparişimizi verdiğimiz garson, biraz gecikeceğini öyle kibarca belirtti ki şaşarsınız! Beş altı dakika sonra, daha üst seviyede yönetici olduğunu anladığımız biri, bizim siparişimizi kendisinin de takip ettiğini, gecikmenin bizlere taze salep ikram etmek istemelerinden kaynaklandığını söyledi. Sonra "O" da servis yapan arkadaşlarına yardım etmeye başladı. Bütün personelin güler yüzü, sanki her yeri aydınlatıyordu. Mutfaklar, tuvaletler pırıl pırıldı. Tuvaletlerde, sabunluklar, kağıtlıklar çöp kutuları otomatikti. Böyle bir hizmet kalitesi... Sonra oturup düşündüm. Bu yerler özelleştirilse belki böyle bir hizmet kalitesini bulabilirdik. Ama fiyat herhalde böyle uygun olamazdı. Küçücük bir işletmeden söz ediyorum. Farkındayım. Ama Bel-Tur'un bütün Belediye Sosyal Tesislerinde uyguladığı başarılı hizmet anlayışını kutlamak gerek. Buraları büyük bir cesaret ve kararlılıkla İstanbulluların hizmetine sunan ilk hareketi yapan Recep Tayyip Erdoğan'a da teşekkür ediyoruz. Ondan sonra da buraları aynı güzellikte devam ettiren Belediye Başkanlarına ve özellikle Bel-Tur yönetici ve çalışanlarına müteşekkiriz. Bu teşekküre bütün İstanbul halkının katıldığına yürekten inanmasaydım bu satırları yazamazdım. Kaliteyi daha da artırıp, fiyatları daha da düşürüp, daha geniş kitlelere hizmet vermeleri dileğiyle. Çünkü bu potansiyel Bel-Tur'da mevcut. Kolay gelsin...