İnsanoğlu var olduğundan beri devamlı bir arayış içinde olagelmiş. Ancak bu arayış faaliyeti çok çeşitli sebeplerle şekillenen 'zihinsel kalıplar' yüzünden objektif olarak sürdürülememiş. Ne demek istediğimi bir misalle anlatmaya çalışayım... Bendeniz bir Anadolu kasabasında sıradan bir ailenin çocuğuyum. Küçük yaştan itibaren bu mütevazı hayat tarzını benimseyen, alın teriyle helalinden kazanmayı, kanaatkâr olmayı, israftan kaçınmayı, alçak gönüllü olmayı, etrafıyla paylaşmayı, işini iyi yapmayı, aldanmamayı ve aldatmamayı, bu dünyanın bir de âhireti olduğunu, kul hakkına azami riayet etmenin önemini, şükretmenin önemini... ve de daha birçok insanî değeri bağrında taşıyan bu kültürle büyüdüm. Herkes gibi liseye daha sonra üniversiteye doğru yol aldıkça bu kültürden uzaklaşmaya başladığımı şimdilerde anlıyorum. Mesela ekonomi derslerinde ilmî bir gerçek olarak öğretilen ve de ekonominin temel kuralı olarak lanse edilen 'İnsan ihtiyaçları sonsuzdur, tatmin edildikçe şiddetlenir' hipotezi, yani varsayımıyla; kanaati, şükretmeyi, israftan kaçınmayı, etrafıyla paylaşmayı sorgular hale geliverdim. Tamam, insan egosu gerçekten tatmin olmaz isteklerle doludur ve insanın sadece kendini düşünmesini diretir. Toplum hayatını kökünden dinamitleyen bu davranışla mücadele etmenin yollarını ararken bazılarımız öz kültürümüze dayanmayı sürdürürken, bazılarımız bu mücadeleyi yine dışarıdan ithal birtakım sert ve acımasız araçları benimseyen ideolojilerle sürdürmeye çalıştık. Özetlersek ve herkesin anlayacağı kelimelerle ifade edersek; insanoğlu tabiatına ve gönlünün eğilimlerine uygun olan kültürünü terk edip 'açgözlü kapitalistler' olmayı ve buna karşı tez olarak ortaya atılan ve insanın teşebbüs kabiliyetini dumura uğratan 'komünist' olmayı denedikten sonra şimdilerde yeni bir yol ve düzen arayışını yüksek sesle dillendirmektedir. İşte şimdi bize bu konuda insanoğluna 'ağabeylik' yapma görev ve imkânı düşüyor. Paçamızı 'televole kültürü'nden kurtarmayı becerebilirsek. Bu son cümlenin ne manaya geldiğine kafa yoranlara (varsa) Mehmet Altan'ın dünkü Star Gazetesi'ndeki makalesini okumalarını tavsiye ederim.