Şirketler de, doğar, büyür ölürler mi?

A -
A +

Ekonomik hayatın hücreleri şirketlerdir. Bu hücreler sağlıklı olmazsa, ekonominin düzelmesi, ülkenin krizlere ve sertleşen rekabete dayanabilmesi imkânsız gibidir. O yüzden şirket yönetiminde başarıya, diğer bir deyişle iş ve yönetim mükemmelliğine ne kadar kafa yorulsa yeridir. Türkiye'de bu anlayış yavaş da olsa yerleşmeye başladı. Krizden çıkıldığı zamanlarda yönetimle ilgili birçok zirve, konferans, seminerlere hız veriliyor olması bunun habercisi. Vaktim elverdiği ölçüde bu tür toplantılara katılmaya çalışıyorum. Sabahtan akşama süren "dinleme ve not alma" faaliyeti yaşı altmışa dayananlar için oldukça yorucu olmakla beraber, insan sevdiği konuları takip ederken daha az yoruluyor. Konuşmacı da bilgili hele bir de neşeli biriyse, öğrenme daha etkili oluyor. Perşembe günü "şirketlerin ömür eğrisi" kavramını yıllardır başarıyla anlatan ve yazan İzhak Adizes'i dinledim "S ve Q Mart Akademi"nin organize ettiği 1. Rekabet Yönetimi Zirvesi'nin ana konuşmacısı olan Adizes, şirketlerin de insanlar gibi doğup, büyüyüp, olgunlaşıp mükemmelliğe ulaşıp, yaşlanıp öldüklerini fevkalade bir vukuf ve yaşanmış örneklerle çok güzel ortaya koydu. Bütün organizasyonların izledikleri bu yolun, mükemmellik safhasından sonra inişe geçmemesi için gerekli anlayış değişikliği, tedbir, uygulama konularını bir bütünlük içinde gün boyu aktardı. İşin belki de özeti şu: Şirketler ilk kuruluş safhalarında güven, saygı hatta sevginin çok önemli ve var olduğu bir ortamda bulunurlar. Şirket büyüdükçe bu özelliklerin kaybolmamasını sağlamak ve şirket yeni safhalara geçerken yönetim tarzı ve şirket yapısını her yeni safhanın gereklerine göre değiştirmek liderin en önemli görevidir. Mesela nasıl ki, ergenlik çağına gelmiş bir gence ebeveyni "bebek muamelesi" yapmaktan bir sonuç alamazsa, aynı şekilde ergenlik çağındaki şirketlerde de yöneticilerin ölçülü bir otoriteyi sürdürmeleri ama mutlaka yetki devretmeleri ve esnek olmak kaydıyla yeni yönetim yapılarını kurmaları gereklidir. Bütün bunlar çocukla şirketi benzeştirerek aşağı yukarı tahmin edilebilecek şeyler. Ancak Adizes'in sunumundan çarpıcı bulduğum birkaç konuyu aktarmak faydalı olacaktır umarım... "Problem" yoksa "problem" vardır! * Problem varsa şirketiniz henüz canlı demektir, problem yoksa korkun, çünkü şirketiniz ölmüş olabilir, bu yüzden problemlere çözüm aradığınız kadar daha iyi ve çok problemleriniz olmasına çalışın. * Lider şirketin bünyesini kuvvetlendirmek için, önce şirket içinde fikirlerini pazarlamalıdır, bu ise kan, ter ve gözyaşı ile olur. * Şirketin sahip olduğu en büyük değer "kültür"dür. Kültürün yapı taşları da insanlar, süreçler, doğru bir yapı ve vizyon olarak özetlenebilir. * Şirket mükemmelliğe ulaştıktan sonra gerekli tedbirler alınamazsa aristokratlaşır, asık surat ve aşırı resmiyetin hakim olduğu bu safha uzun sürerse ölümü hızlandırır. * Karşılıklı güven ve saygıyı tesis edip, bunu şirketin ömrü boyunca her safhada devam ettirmek liderin esas görevidir. * Kendi şirketinizi kendiniz yeniden yapılandırmaya çalışmayın, çünkü hiçbir cerrah -ne kadar yakından tanırsa tanısın- kendi çocuğunu çok mecbur kalmadıkça ameliyat edemez, etmemelidir. * Kendinizi değiştirmeden, şirketinizi değiştiremezsiniz... Daha derinleşmek isteyenler www.adizes.com adresine başvurabilirler. Şirketlerin uzun ömürlü olması için kafa yormak, en az ormanların korunması kadar önemlidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.