İnsanoğlu doğar büyür ve de sonunda ölür. Bu vetire (şimdi süreç deniliyor) her canlı için geçerlidir aslında. İnsanoğlu yaşamayı her şeye rağmen sevdiği için uzun yaşamaya oldum olası kafa yormuştur. İşte malum 'ab-ı hayat suyu' 'sonsuz yaşama iksiri' vs. gibi masal motifleri epey prim yapmaktadır. Bu motifleri kullanarak yazılan bin sayfalık romanları ailenizin gençlerinin elinde görmüş olmalısınız. Hani Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi gibi saçmalıklar (tabii bize göre saçmalık, gençlere göre gözleri patlatıncaya kadar okunmaya değer eserler!). Son zamanlarda bu iş daha ilmi! tarzda ele alınıyor. Bilindiği gibi 'antiaging' denilen 'yaşlanmayı geciktirici' ilaçlar, gıdalar, rejimler, klinikler epey müşteri çekiyor. Bir zamanlar bizim siyasilerden bazılarının Romanyalı Prof. Anna Aslan'a başvurduklarını duyardık gençliğimizde. Mesela dört nesil siyaset yapıp üç nesle başbakanlık yapan, bıraksan yine seçim meydanlarında boy göstermeye hazır gibi görünen Sayın Süleyman Demirel'in avokado denilen -bize göre acayip- tropik meyveyi sofrasından eksik etmediği söylenir. Ama insanoğlu ortalama 60-70 en uzun 230 yıldan (bir yerlerde bilinen en uzun yaşayan adamı okumuştum) sonra veda eder hayata. Daha uzun yaşaması mümkün değildir... Şirketler ve örgütler de aynı insanlar gibi doğar, gelişir, büyür, yaşlanır ve ölürler. Yalnız şirketlerin insandan farkı gerekli tedbirleri alabildiği takdirde çok daha fazla hatta teorik olarak dünya durdukça yaşamaları mümkündür. Bunun için birçok yönetim uzmanı kafa yora gelmiştir. Bu makale çerçevesinde hepsini sayıp dökmek mümkün değil ama çok kısa bir özet yapılabilir belki: - Öncelikle şirketlerin büyümeleri esnasında her safhanın gerektirdiği yönetim tarzını uygulayabilmeleri, mesela ilk kuruluşta bütün yetkilerin patronda olması, ama şirket büyüdükçe bu yetkilerin akıllıca diğer kademelere devredilmesi, - Şirketin etrafta olan biteni çok iyi algılayabilmesi, değişen şartları yakından takip edebilmesi, bunun için gerekli öğrenen bir şirket kültürünün devamlı canlı tutulması, -'Taşıma suyla değirmen dönmez' atasözü çerçevesinde daha ziyade 'öz kaynaklara' dayalı bir büyüme modelinin sürdürülmesi, - İnsana, topluma, çevreye duyarlı sağlam bir şirket kültürünü oluşturmak ve sürdürmek için olağanüstü gayret edilmesi, - Bütün bunların olabilmesi için; makine, alet edevat, bilgisayar vesaireye gösterilen özenin 'insan'a da gösterilmesi, gerekir.