Şirketlerin canlı oldukları gerçeğini kabul eden yöneticiler daha başarılı olabilirler. Çünkü o zaman şirkette olan biteni algılamak için önlerine muhteşem bir ufuk açılıyor. İnsanla şirketi benzeştirmek (simülasyon) en çok kullanılan modellerdendir. Mesela diyelim ve birkaç deneme yapalım bugün... Şirketin üst yönetimi insanın başı gibidir... Olan biteni görecek, duyacak, tadacak, koklayacak, vücudun diğer organlarından gelen tüm duyumları algılayacak, bütün bu algıların sonucunu analiz edecek, içinde bulunulan durumu kavrayacak, bu durumun gerektirdiği harekât planını sentezleyecek, sonrasında bütün vücudun en ücra köşesine kadar gerekli emir ve komutları mesaj kalitesinde hiçbir kayıp olmadan vücudun en ücra köşesine kadar iletecek, sonrasında vücudun her yerinden gelen geribildirimleri alıp toparlayıp tekrar gerekli emir ve direktifleri vermeyi sürdürecek ve bu görevini hiç aksatmadan devam ettirecek. Başta şiddetli bir ağrı varsa! Yukarıda saydığımız faaliyetleri etkili bir şekilde yapması mümkün mü? Tabiatıyla mümkün değil. İnsan vücudunda başın bu fonksiyonlarını paylaşacağı başka bir organ var mı? Yok! Ama şirketlerde başın faaliyetlerini yedekleyebilecek kişi ve organları devreye sokmak mümkün. Bunlar yardımcılar, yönetim kurulları, belli ölçüde danışmanlar, hatta şirkette bilginin serbestçe dolaşabildiği şeffaf bir kültür oluşturulabildiyse tecrübeli birçok çalışan olabilir. Rutin; yani yılların tecrübesiyle sıradan hale gelen iş ve süreçlerin yürütülmesinde yetkilerin devredildiği şirketlerin baş ağrısı da az olur. Aslında "Şirketin Başı" kendini operasyonlardan ne kadar uzak tutabilir ve "Yönetim İşi"ni asgariye indirebilirse o kadar "Liderlik" yapabilir. Şimdi bu ne demek oluyor derseniz? "Motivasyonda en önemli motiflerden olan 'sırt sıvazlamaya' ve 'ense okşamaya' şirketin başı o kadar çok vakit ayırabilir" demek. Çünkü bunlar başkaları tarafından yapılmaya kalkıldığında "alerji" hâsıl eden; devredilmesi imkânsız olan yetkilerdir. Sizinle aynı konumda olan bir çalışma arkadaşınızın ensenize hafif bir şaplak yapıştırıp kocaman bir "Affferiiimm" patlattığını düşünün bir an; ne dediğimi anlarsınız...