1 Ocak herkes evinde. Gazeteciler görev başında. Yılbaşı ertesinde manşete çekilecek haber bulma zorluğu yaşanır genelde. Bizde de öyle oldu. Gündemi isteksizce gözden geçirirken bir konu, toplantıya katılanları yavaş yavaş harekete geçirdi. "Kaçak elektrik" hırsızlık suçu kapsamına alınmış. Tam bir yılan hikayesi başladı, herkes memleketinde, şu anda oturduğu semtte, mahallesinde yaşanan kaçak elektrik maceralarını anlatmaya başladı. "Bu iş için özel elektrikçiler varmış abicim, bir odayı bağlıyor, diğerleri kaçaktan." "Bizim semtte koca koca işyerlerinde kaçak elektrik kullanılıyormuş. Hatta bir işadamı kaçak elektrik kullananlarla rekabet edememekten yakınmış geçen gün." "Geçenlerde bir okuyucunun kaçak elektrik ihbarını yayınladım köşemde, adamı apartmanın diğer sakinleri hastanelik etmişler", "Düşünebiliyor musunuz bir parça baklava, komşusunun bahçesinden üç meyve çalıp yakalanıp mahkemeye düşüp yargılananlar, hem hapis yatıyorlar hem de ömür boyu yüz kızartıcı suç işlemiş sayıldıklarından birçok haktan mahrum kalıyorlar, adam senelerce elektrik çalıyor birşey yapan yok", "Hem kul hakkı denen bir şey var, adam senin benim cebimden çalıyor kardeşim, ben hakkımı helâl etmem arkadaş." "Bu işin boyutları öyle ufak tefek değil, ülke sanayiinin belini büken pahalı elektriğin belki de en önemli sebebi bu. Adam düşünür mü abicim, takıyor sobayı, şofbeni yaz kış sistemden hortumluyor elektriği pervasızca." Baktık konu gerçekten çok geniş boyutlara ulaşmış. Peki şimdi ne olacak? Suçun hırsızlık sayılması güzel de, bu suçu işleyenleri yakalamaya çalışmak sivrisineği öldürmek gibi olmaz mı? Esas bataklığı kurutmak, yıllardır her alanda olduğu gibi, bu konuda da özelleştirmeyi bir an önce gerçekleştirmek gerekmez mi? Bu soruları kime mi sordum? Bu kargaşada beni kim mi duyar? Geçen defa da savaş 5-10 gün sürmüş, sonra yine kendi dertlerimizle baş başa kalmamış mıydık? İşte bu soruları konunun ilgili 'bakan'larına değil 'gören'lerine sordum. Durumun vahametini görenlerimiz varsa.