Sünnet günü tutturdum "Ben fayton değil, taksi isterim" diye. Bende bir naz bir hava. Aslında halamın beyi Şükrü enişte faytonculuk yapıyor. Sünnet için faytonunu hazırlamış süslemiş. Adamcağıza ayıp olacak. Bendenize anlatmak ne mümkün. Sonunda bir taksi geliyor, taksi önde, faytonlar arkada sünnet konvoyu şöyle davullu zurnalı, harmandalılı zeybekli yola çıkıyor. Sünnet çocuğu eğer biraz kendini pek bilemiyen cinsten 7-8 yaşlarında ise, etrafında olan biteni pek algılayamaz. Hergün dükkanda kendisini azarlayan kalfalar, yaramazlık yaptığı zamanlar haşlayan amcalar, sabırları taştığı zaman onu pataklayan dayılar, otorite timsali halalar, teyzeler, hatta sıkıyöntim komutanı edasını yıllarca sürdüren babalar, hepsi ama hepsi "sünnet çocuğuna" pek bir sevgi dolu, mültefit, müşfik davranırlar. Çocuk başına gelecekleri az çok tahmin eder. Bu ani ve keskin davranış değişikliğinin kendisi için pek hayra alamet olmadığını sezinler. Ama kendini birkaç günlüğüne de olsa bir "şehzade" havasında hissetmek hoşuna gider. Sonunda olan olur, sünnetçi amca, bütün masum ve müşfik edaları acemice yüzüne toplamaya çalışmasına rağmen, kararlı bir hareketle, birkaç kişinin artık hiç de merhametli sayılmayacak tarzda yakalayıp, koca pençeleriyle hareketsiz hale getirdikleri zavallı "Şehzade!"den bir parçayı uzaklaştırırlar. Bir alkış bir vaveyla, bu arada ağzına tıkılan kocaman bir lokum, şehzade neye uğradığını şaşırır, gülsün mü, ağlasın mı, bilemez. Sonunda kendini, yatakta bulur. Eskiden bir iki hafta süren şimdi daha kısalan bir süre şehzadecilik oynar. Sonra tekrar hayatın gerçekleriyle başbaşa kalır. Herkes normalleşmiştir. Ancak önemli bir değişiklik hissedilir olmuştur. Sünnet olan oğlan, daha bir erkeksi olmuştur. Yürüyüşü, konuşması daha bir olgunlaşmıştır. Ne elagası mı var? Baksanıza Bush, Schröder, Chirac, Blair, Simitis ve bütün amcalar pek bir şirin, pek bir sevgi dolu görünüyorlar bugünlerde. Farketmediniz mi?