Temel bu ya! Bir gün Yahudi komşusunu evire çevire dövmeye başlamış. Tabii iş karakola intikal ediyor. Komiser soruyor "Temel Efendi, yıllardır tanıdığın bildiğin ve aranızda hiçbir mesele çıkmayan Mişon Efendiyi durup dururken dövmüşsün. Hakkında şikayet var. Ne diyeceksin?" Temelce bir cevap: "Komiserim bu Yahudiler İsa aleyhisselama kötü muamele etmişler. Ona sebep dövdüm", "Evladım, o mesele olalı neredeyse iki bin yıl geçmiş", "Tamam işte komiserim ben, olayı daha dün duydum!.." Bu hesaba göre dünyada barışı sağlamanın hiçbir zaman mümkün olamaması tabiidir. Nitekim "Temelce" yaklaşımın izleri her yerde görülmektedir. Ermeniler yıllarca evvelden olan bitende hiçbir dahli olmayan diplomatlarımızı ve onların şoför ve korumalarını durduk yerde katletmediler mi? Doğu ve Güneydoğu'da da yıllarca bu "Temel sendromu" yaşandı durdu. Yetmişli yıllarda birbuçuk yıl kaldım Ağrı-Patnos'ta. Ordu evi subayı görevim sırasında da bölge halkıyla çok yakın temasım oldu. Her gün alışveriş için aralarında dolaştım. Bu arada evlerine davet ettiler gittim. Beraber yedik içtik, sohbet ettik. O zaman yakinen gördüm onları ne kadar kibar ve edepli insanlar olduğunu. Kendilerinden önceki nesillerde gerek Osmanlının son döneminde gerekse Cumhuriyetin başlarında birtakım hem de ağır muamelelere maruz kaldıklarını bizzat kendi ağızlarından ve gerçek olduğuna inandığım samimiyetle dinledim. Ama gerek o zamanki temaslarında gerekse seyahat etmeyi sevmem dolayısıyla oralara sonradan yaptığım çeşitli geziler esnasında genel olarak "Kürt" denilen vatandaşlarımız daha doğru ifadeyle kardeşlerimizde devlete karşı bir başkaldırının izlerini görmedim. Çoğunluk çektikleri acıları "Kol kırılır yen içinde" anlayışıyla belli ölçüde toleransla karşılıyorlardı. Ancak çok önceleri başlatıldığı anlaşılan Orta Doğu senaryoları gereği Kürt gençleri "Temel sendromu" kullanılarak ne kendilerine ne de ülkeye yarar sağlamayan eylemlere itildiler. Çünkü barış zor zenaattir. Fitne çıkarmak ortalığı bulandırmak ise çok kolaydır. Özlediğimiz kardeşlik... Bu gençlerin çoğuyla yirmi yıla yakın öğretim üyeliğim sırasında birebir ilişkimiz oldu normal olarak. Samimiyetle konuyu ele almak mümkün olduğunda bu insanların çoğunun ikna olduklarını yaşamışımdır. Ama maalesef konunun diyalogla çözülmesi engellendi. Bu çocuklarla ilgilenenler "Kürt taraftarı" olmak korkusunu yaşadılar. Diyaloğa girmek isteyen Kürt gençleri ise "davaya ihanet" suçlamasıyla daha ağır sonuçlara katlanmak zorunda kaldılar. Şuna samimiyetle inanıyorum, hükümetimiz bu konudaki samimi diyaloğu sabırla ve etraftan gelecek gereksiz tenkitlere kulak asmadan sürdürebilirse özlediğimiz ve asırlarca yaşadığımız kardeşliğimize yeniden kavuşuruz. En çok da buna ihtiyacımız olduğunda hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.