Türkiye'nin "bilgi çağı"nı ıskalamaması için herkes gayret göstermeli. Aksi takdirde geçmişte ıskaladığımız sanayi ve teknoloji çağlarında duçar olduğumuz kötü durumları ararız gün gelir. Çünkü günümüzde yaşanan değişim fırtınası yelkenlerini cesaret ve gayretle doğru ayarlayamayan tüm gemileri alabora edecek güçte esiyor. Değişimi algılama ve yönetme açısından Türkiye'yi irdelediğimizde lime lime döküldüğümüz bir gerçek. Bu problem yumağını çözmeye çalışmak ise gerçekten bilgi ve yürek istiyor. Bunu ilk Turgut Özal telaffuz etmiş, ortalığı ayağa kaldırmamak için 1980'lerde bütün Batılı ülkelerde uygulanan "Değişim", "Change" denilen projeleri, ülkede transformasyon kelimesiyle karşılamıştı. Ve o da işe devletin hantal yapısını gündeme getirerek başlamış; projesini, "Ben vatandaşıma güveniyorum", "Bürokrasiyi ortadan kaldıracağım" tarzında sloganlarla desteklemiş, böylece "değişim" konusunda taşı yerinden oynatmaya çalışmış, hatta biraz oynatmıştı. "Kamu Yönetimi Temel Kanunu" Şimdi Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dr. Sayın Ömer Dinçer'in konuya yakın, hatta konunun uzmanı bir bürokrat olarak hazırlanmasında büyük emek sarfettiği "Kamu Yönetimi Temel Kanunu"nun tasarı taslağı bugün yarın Meclise sunulmak üzere gündeme alınmış görülüyor. Bu adım Türkiye'nin; ister uluslararası politik bir dayatma, ister tabii bir süreç olarak görün, küreselleşen dünyaya ayak uydurabilmesinin temel aracı olacaktır. Hükümet bu değişim projesi ile problem yumağını çözmek için ilk ucu ele almış oluyor. Bu uç, Türkiye'yi yıllardır kilitleyen "hantal" ve gittikçe hantallaşan, hatta daha güncel bir ifadeyle dinozorlaşan devlet mekanizmasıdır. Bu konuda katkısı olur düşüncesi ile son 10 yılda yönetim, özellikle değişim ve değişim yönetimi konusunda dinlediğim onlarca uzmanın şu ortak görüşünü sunayım: "Hiç bir şirket, toplum, millet, kültürel değişimle; negatif zihnî kalıplarını yani paradigmalarını sorgulayıp bunları yıkmadan, değişimi gerçekleştirmeye yönelik teknikleri uygulamakta başarılı olamaz." Yanisi, devleti her derde deva bir "baba", "devlet malını deniz", "devlete kapağı atmayı büyük şans", "devlet ihalelerini yağlı lokma" gören bir kültürel altyapıyla bu değişim becerilemez. Yapılacak olan bu projeyi öncelikle millet olarak benimsemenin yollarını aramaktır. Sayın müsteşarın açıklamalarından bu konuda toplumun birçok kesiminin temsilcileri ile fikir alışverişinin yapıldığı anlaşılıyor. Kanun taslağı Meclise sunulmadan taslağın çeşitli kişi ve kuruluşlarla tartışılması, gerçekten kutlanacak bir davranış. Basını topluca bilgilendirmede biraz geç kalmış olunması yanında Sayın Dinçer'in samimi sunuşu ilerisi için ümit vermiştir. Toplumun tüm kesimleri bu samimi davete icabet etmeli, söyleyeceğini aynı samimiyetle söylemelidir. Böylece hayati önemi haiz bu gerçekten "milli" projeye katkıda bulunmalıdırlar. Bizim de bir katkımız olsun Bu manada, değişimle ilgili yıllardır verdiğim seminerlerden bir slaytı katkı olur amacıyla sunuyorum ve bu değişim projesinin başarılı olmasını yürekten diliyorum. "Değişimi yönetirken, aman dikkat! * Yürütme takımını ve danışmanı belirleyin! * Herkesin katılımını sağlayın! * Suhulet ve sükunetle hareket edin! * Özlük haklarına dikkat edin! * Herkesi heyecanlandırın ve eğitin! * İş, bütçe ve zaman planlarını eksiksiz yapın! * Gelişmeleri izleyin, düzeltin ve devamlılığı sağlayın! * Davranışları izleyin! * Sonuçları gözleyin! * Başarıları ödüllendirin!.."