Sizlerden ayrı kaldığım son üç hafta içinde üç ülke ziyaret ettim. Özbekistan "Maveraünnehir"i dolayısıyla muazzam bir kültürel zenginliği bugün sınırlarında barındıran "dost ve kardeş ülke." Son asırda yaşadıkları onu yormuş, üzmüş, yıpratmış. Ancak değişen dünyaya kapılarını açmaya görsün muazzam bir imkanlar ülkesi. O günler geldiğinde sadece "inanç turizmi" denilen sektörden milyar dolarlar kazanabilecek, muazzam tarım potansiyeli ve yeraltı zenginlikleriyle kısa zamanda yıldızı parlayacak bir ülke. Yeter ki yönetim ustası Timur Han'ın mirasına sahip çıkıp, kaynaklarını en iyi şekilde yönetmeye gayret edebilsin... Kazakistan, Orta Asya'nın parlayan yıldızı. Muazzam tarım potansiyeli yanında, liderinin ön açıcı yönetim tarzıyla yeni ufuklara yönelmiş, küreselleşme rüzgarını arkasına alarak sosyal ve siyasal değişimini başlatmış bir başka "dost ve kardeş ülke." Devlet başkanını geçen günlerde yapılan seçimlerle belirleyen Kazakistan'da ekonomik hayat çok canlı, insanlar heyecanlı, son asırda üstlerine yığılan ölü toprağını atmış gibiler. Bizim grubun iki yeni ürününü muhteşem bir pazarlama organizasyonuyla "Kazak kardeşlerimize" ulaştırmak için genç ve dinamik takımı görünce "nihayet!" dedim kendi kendime, "ağabeylik taslamayı bırakıp, ticari partner olmayı becermeye başlamışız." Kazakistan gibi yetmiş yıl merkezden kolektif anlayışla planlanmış bir ülkenin insanlarını, "primli satış" metodu ile "bireysel başarıya" odaklamak öyle kolay değil. Ama Kazakistan şimdi bu imkanı sunan sosyo-ekonomik ve politik bir ortama sahip. Sonra İstanbul Ticaret Odası'nın organize ettiği bir başka "dost ve kardeş ülke" ziyareti. Geçen hafta da Pakistan'daydım. Pakistan halkı da son asırlarda yaşadığı işgal ve işgal sonrası İngiliz siyasetinin geride bıraktığı sosyo-ekonomik ve politik yapısı dolayısıyla çok yıpranmış. Ancak hem deprem felaketi için taziyelerimizi sunmak ve karınca kararınca yardımlarımızı ulaştırmak, hem de ticari münasebetlerimizi geliştirmek için düzenlenen bu gezide görüştüğümüz Başbakan, Bakanlar ve ilgili yüksek seviyeli bürokratlar, İslamabad ve Karaçi Sanayi ve Ticaret Odaları Başkanları ve üyeleriyle yaptığımız görüşmelerde Pakistan'ın da ekonomik açıdan daha liberal politikalara yelken açmaya başladığını hissettik. Her ortamda sımsıcak bir sevgi halesiyle sarıldığımızı hissettiğimiz Pakistan'la çok daha büyük çapta ticaret yapma imkanlarımızın olduğu apaçık ortaya konuldu her toplantıda. Ancak aradaki mesafeyi kısaltacak, direkt gemi seferleri, İran üzerinden transit nakliye ve benzeri tedbirlerin alınması konusunda hükümetlere devamlı mesajlar gönderildi. İstanbul Ticaret Odası'nın yeni Başkanı Murat Yalçıntaş ve bu gezide bize her türlü kolaylığı titizlikle sağlayan ekibine teşekkür ediyorum. Yardımın tam zamanı Bu arada Pakistan depremzedelerine yardım yapmanın tam zamanı olduğunu belirtiyorum. Bölgede başından beri görev yapan İhlas Haber Ajansı (İHA) ekibiyle İslamabad'daki görüşmemizde, bölge halkının depremin ilk şokunu atlatıp toparlandığını duymakla biraz ferahladık. Ancak şimdi özellikle ağır kış şartlarına dayanabilmeleri için yakacak ve battaniye ihtiyaçlarının acilen karışlanması gerekiyor. Türkiye, Pakistan'la gerçekten "kardeş" olduğunu bu deprem sebebiyle ispat etmiş durumda. Ama kardeşlerimize biraz daha destek vermemiz gerekiyor. Eh yazının sonunu da "dostça" bitirelim: "Ne kadar demokrasi o kadar kalkınma ve refah."