Bendeniz askerliğimi Piyade Ağır Havan Takım Komutanı olarak yaptım. Topçuluk çok zevkli bir sınıftır. Biraz mühendislik, ölçme biçme işin içine girer ya! İşte topçu sınıfı daha havalı olur. Her ne kadar zafer piyadenin süngüsünün ucunda olsa bile. İşte bu havan topunun atışları pek zevkli bir oyundur. Hedef belirlenir mevzinin ve hedefin koordinatları tesbit edilir. Namlular hedefe tevcih edilir. Birinci topun mermisine hedefe uygun barut hakkı bağlanır. Ateşlenir. İlerideki bir tepenin üzerinde, hedefi gözetleyen ileri gözetleyici merminin hedefe ulaşması için "beşyüz uzat, elli sağa" "yüz kısalt otuz sola" gibi komutlarla hedefi çatala alır. Yani kısa düştüyse ileriye, uzun düştüyse geri alarak, birinci topun mermisini hedefe oturtunca, batarya atışı başlar. Hedeflerin toz duman olması işin en zevkli yönüdür... Bizim işler de böyle yürüyor. İlgili bakan "özelleştirme hedefimiz, bu yıl şudur" diyor. Sonra kabine uzaltıp kısaltıyor, ama bir türlü hedefi tutturamıyoruz. Aslında topçulukta yeni sistem akıllı füzeler "ölç biç planla, düğmeye bas" iş bitti. Ama nedense problemlerimizi böyle çözüme kavuşturamıyoruz. Yani şimdi şöyle yapsak olmaz mı? Hedeflerimizi ve planlarımızı hükümet, bürokrasi, ilgili mahkemeler oturup adam gibi ortaya koyup tartışsak. Ondan sonra düğmeye bassak. Hayııır. O zaman ülke insanına refah gelir, kalkınma olur. Yani yanlışlık olur. İnsanlar mutlu, huzurlu, müreffeh yaşarlarsa, siyaset ve bürokrasinin çözmesi gereken problemler kalmaz. O zaman ne yapacak bu kadar insan! Onun için biri yapar, öbürü bozar. İnsanlar sıkıntı içinde yüzer. İlgililer "kurtarıcı" pozunda ortalıkta gezer. Paradigmaları sevmem, onlarla bir yere varılamıyacağına inananlardanım. Ama bütün bu olan biteni gördükten sonra, yorgun düşüyorum bazen ve Türk "kahve milleti"nin ulusal takıntısı yani "milli paradigma"sına hak vereceğim geliyor: "Bu memleket adam olmaz abi!"