"Universitatis"

A -
A +

Bendenizin de herkes gibi bazı takıntılarım vardır. Bunların başında kelimelerin temel anlamlarını araştırmak gelir. Hani öyle etimolojik tarzda derinlemesine değil ama anahatlarıyla kelimelerin analizini yapmaya çalışırım. Çocukluğumdan beri bu huyumdan vazgeçemiyorum. Mesela "ayakkabı"nın ayağın kabı anlamında kullanıldığını keşfetmiştim de ne sevinmiştim ilkokul çağlarımda. İşte böyle mesela "siyaset" kelimesinin "seyislik" at terbiyecisinden türediğini duymuştum. "İlm-i siyaset" denilen şeyin bir bakıma ileri yönetim tekniği olduğunu farketmiş ve batıda bunun karşılığı olan "manager" kelimesinin de İtalyanca "manegiera" "at terbiyesi" kelimesinden çıktığını keşfedince kültürlerarası benzerliklere kelimelerin ışık tuttuğunu bir kere daha anlamıştım. "Sınırçay", "Üç meşeler", "Altıntaş" kelimelerinin hepsi Almanya'da semt ve kasaba isimlerinin tercümeleridir. Bugünlerde de "Üniversite" kelimesine taktım. "Universe" malum "Evren" demek oluyor. "Site" ise kök olarak belli kişilerin kurup yönettikleri antik çağ şehir ya da şehirciliklerine verilen isim. Bunları bir yana koyalım , "Kolej" kelimesine bir göz atalım, bu kelime de Avrupa'ya bilimsel alt yapısını hediye eden muhteşem Endülüs devletindeki "Külliye"den kök alıyor. Yani sadece papazların ders verdiği ve yine sadece ruhban sınıfı seçen talebelerin ders gördükleri, teoloji (din dersi) felsefe, edebiyet ve tıp derslerinin okutulduğu okullar olmuş oluyor. Avrupa'nın gerçekten bilimsel karanlığa gömülmesine yol açan, sonunda "Engizisyon" denilen zulüm ve barbarlık numunesi mahkemelere kadar uzunan bu tip eğitim anlayışının terk edilmesi gereği anlaşılınca işte "Universitatis"ler ortaya çıkıyor. "Evrensel şehir" anlamında yani buralarda sadece teoloji ağırlıklı ilimler okutulmuyor. Universitatislerin esas misyonları, yani varoluş sebepleri "bilimsel araştırmalar" yapmak. Çünkü "Papazların" kurduğu düzeni yıkmanın başka bir çözümünün olmadığı anlaşılıyor. Şu çarpıcı örnek meseleyi ortaya çok iyi koyuyor. Bilindiği gibi Müslümanlar dünyanın yuvarlak olduğunu Peygamber efendimizden öğreniyorlar. Hatta Sincar Sahrasında meridyenin uzunluğunu ölçmek için düzenek kuruyorlar. Ancak bozuk "Hıristiyan akidesi"ne göre dünya tepsi gibi düz biliniyor. İşte İtlayan Galileo dünyanın yuvarlak olduğunu ve güneş etrafında döndüğünü "Universitatis" bünyesinde yaptığı araştırmalarla ortaya koyunca meşhur "Engizisyon Mahkemesi"nde yargılanıyor. Son gün dünyanın yuvarlak olduğunu "inkâr ederek(!)" paçayı kurtarıyor. Papazlarla araları açılınca... İşte bu "Universitatis"lerin en önemli özelliklerınden biri de, buralarda "laikos" denilen papaz sınıfı dışındaki insanlar da hem hoca hem talebe olarak bulunabiliyorlar. Buralarda öğretim, bilimsel araştırmalar sonucunda ortaya çıkan gerçeklerin talep edenlere yani talebelere aktarılması için yapılan bir yan faaliyet, yan ürün olarak ortaya çıkıyor. Dersler iyi havalarda çoğunlukla meydanlarda, açık havada yapılır, halktan arzu edenler de bu derslere hiçbir sınırlama olmaksızın katılabilirlerdi. Zaman içinde "Universitatis"ler teoloji yani dini tedrisat yapmak isteyince papazlarla araları açıldı. İşte bu özerk bilim yuvaları Avrupa'daki "Reform" ve "Rönesans" denilen hareketlerin temelini oluşturmuşlardır. Özetle "Üniversite"lerin esas kuruluş gayeleri bilimsel araştırmalar ve yayınlar yapmaktır. Yani bunlar yüzbinlerce gencin amansız savaşlar vererek kapağı atıp, lise öğrenimini sürdürdükleri yerler değildir. Bizde öyle değildir diyorlar, kaç tane Nobel Ödülü aldıklarını ya da hiç değilse kaç tane Nobel adayımız olduğunu, bir de mümkünse son yüzyılda kaç tane uluslararası nam salmış araştırma sonucu ve ürünümüz varsa listesini göndersinler, yayınlayalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.