Atayurt'taki Türkmenistan hariç birçok ülkeyi gezdim. Türkmenistan'da olan bitenin de aşağı yukarı aynı olduğunu duydum. Komünist işgalcilerin oraları elde tutmak için kullandıkları en büyük silahın 'votka' olduğunu yüzlerce insandan bizzat işittim. Halen de oralarda 'votka' denilen nesne sudan ucuza satılmaktadır. Bu sanki bir milli devlet politikası olarak benimsenmiş durumdadır... Votka içenler değil içmeyenler yadırganmaktadır. Bu uygulamanın insanları ne hale getirdiğini hem görerek hem de duyarak anlamış bulunmaktayım. Şimdi oralardaki soydaşlarımız bu 'illet'ten kurtulmanın yollarını aramaktadırlar. Bunun ne kadar zor bir iş olduğu malumdur. Aile çevremizdeki bazı kişilerden bilirim. Alkolün beyin hücrelerine zararı kesin bir bilimsel gerçektir. Orta Asya'daki soydaşlarımızın, yıllarca beyinleri uyuşturularak sömürüldüğü de sosyololik bir realitedir. Konunun dinî yönüne hiç girmeden yapılacak basit bir analiz, bizi alkol konusunda aydınlatır. Ayrıca Batı dünyasında da gençliğin alkol-uyuşturucu batağına boğazına kadar saplandığı da bilinmektedir. O yüzden oralarda toplumsal değerler yönünden hiçbir sınırlama olmamasına rağmen alkol satışlarında belli yaş sınırlamaları getirildiği yıllardır bilinir... Altmışını geçmiş bir vatandaş olarak kabaca sahip olduğum bu bilgiler ışığında şimdi ben koca koca insanların ellerine alkollü içki şişelerini ve kadehlerini alıp meydanlarda bağırıp çağırarak alkollü bir hayatı savunmalarını nasıl değerlendirmeliyim? Ayrıca hayatım boyunca da alkollü içki içtiğim için değil içmediğim için tabir caizse horlanmışım! O zaman akla meşhur atasözü geliyor: "Bunlar üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek derdindeler." Hele hele bu alkol histerisinin rejimle bağdaştırılmasını bağcıyı sadece dövmekten öte adamcağızı komaya sokmak hatta öldürmekle bir tutmak gerekiyor. Ne diyeyim, Allah akıl fikir versin!