Bilgi toplumu olmak öyle kolay mı? Önce bir vizyon olacak ve bütün toplum bu vizyonu paylaşacak. Dahası toplumun bütün bireyleri davranışlarını bu vizyona uygun hale getirmeye gayret edecek. Bu vizyon gönüllere sindikten sonra öğrenme için yani bilgi talebi için, yani "talebe olmak" için istek doğacak. O zaman insanlar "toplumun vizyonuna katkıda bulunacak konuları paylaşacaklar." Bu paylaşım nasıl olacak? Vizyonu olan ve öğrenme gayreti içinde olan toplumun bireyleri "alçak gönüllü" olacakları için her işi iyi bilenlere bırakıp onlara yardım etme şuurunda olacaklar. Yani toplumsal bilinçaltı "işi ehline vermeye" odaklanacak. Hayatta her şeyin "madde" olmadığı mutluluğa götüren birçok "mânâ"nın olduğu bu bilgi ve mevki paylaşım süreci sonunda toplumda yayılmaya başlayacak. Buraya minicik bir örnek sıkıştırayım anlaşılır olmak için. Mesela siz hiç "Ooo! Hocam nasılsınız? Size ne kadar teşekkür etsem azdır. Üniversite sıralarında çok güzel günlerimiz oldu. Sayenizde 'muhakeme edebilen kişiler olma yolunda attığımız adımlar' iş hayatımızda bizlere rehber oldu. Sağolunuz" gibisinden bir iltifata mazhar oldunuz mu? Bunun insana nasıl bir mutluluk ve haz verdiğni hissettiniz mi? Daha sonra bilgi sahibi olmanın ve bilgi paylaşmanın ne kadar zevkli olduğu anlaşılacak. Bilgi paylaşıldıkça artacak. Toplumun bilgi ve üretkenlik düzeyi daha da yükselecek. Bu gidiş sabırla sürdürülürse ülkenin kaynakları daha etkili şekilde kullanılmaya başlanacak. Milli gelir artacak. O zaman bütün toplumlarda en kritik nokta olan "Gelirin paylaşımı problemi" ortaya çıkacak. Eğer toplum gerçek bilgi toplumu olma yolunda hâlâ ilerliyorsa, "bir iş adamı filan otelin yaldızlı ve şaşaalı lobisinde filan ahlâk seviyesi tartışmalı bir kadın için otuz şişe şampanya patlatarak değil de, bırakınız uzak ülkelerdekileri, kendi ülkemizin doğu ve güneydoğusu, hattâ batısının dağ köylerinde çok zor şartlarda yaşayan vatandaşlar için bir şeyler yapabildiği zaman" rahatlayacak, mutlu olacak. Böylece artan refah düzeyi sonucunda kırsal kesim ve varoşlarda zihinleri daha az bulanık olan çocuk ve gençler arasındaki "dehalar" ortaya çıkma imkânı bulacak. Böylece toplumda "refah" sonrası gerçek "ferah"lık oluşacak. Ne mi diyorum? Hiiç kendi kendime öyle konuşup duruyorm işte. Sizde de ara sıra böyle kendi kendine konuşma halleri olmaz mı? Olur olmasına da sizin gazetede bir köşeciğiniz olmadığı için kimse sizi duyamaz. Ama siz yine de düşünmeye, muhakeme etmeye ve kendi kendine konuşmaya devam edin. Çünkü "öğrenen bir bilgi toplumu" olmanın en önemli faaliyeti bunlardır.