Türkiye'nin kaynaklarının daha iyi kullanılması için her kademede yönetim kalitesinin artırılmasını dert edineli yaklaşık yirmi yıl oldu. Bu konuda gayret gösteren kişi ve kuruluşların davetlerine öncelik vermekteyim. Çünkü gerçekten ülkenin en önemli meselesinin "Kaliteli yönetim" olduğuna gönülden inanıyorum. Bahçeşehir Üniversitesi yedi yıldır seminer tarzında ele aldığı liderlik konusunu, bu yıl "Global Liderlik Forumu" adı altında daha geniş kapsamlı ve muhtevalı olarak düzenlemiş. Üç gün sürecek forumda, gerek iş yönetimi gerekse politika alanında liderlik konusu enine boyuna tartışılacak. Yönetim bilimi söz konusu olduğunda herkesin kabul ettiği bir gerçek var. Amerikalılar bu işe herkesten çok kafa yoruyorlar. Bunun çok çeşitli sebepleri olabilir. Ama bendeniz Amerikalıların yönetim konusunda kendilerini geliştirmelerinin temel sebebini insan unsuruna en çok önem atfeden millet olmasına bağlıyorum. Gerek merkezi planlamalı (kabacası komünist) gerekse karma ekonomili (oligarşik) yönetim anlayışına sahip olan ülkelerde insanların katılmadıkları yönetim işine kafa yormaları da "abesle iştigal" sayılabilir. Çünkü oralarda başta her şeyi "bilen ve buyuran" bir devlet mekanizması ülke kaynaklarını yönetmektedir. Üstelik doğru ve yanlış "yapılanların tartışılması" mümkün değildir. Türkiye'de son yirmi yıldır yönetim bilimine gereken önemin verilmesini ülkenin giderek daha demokratik ve liberal bir yönetime doğru yol almasına bağlıyabilirz. Aynı şey özel sektörde de söz konusudur, birçok şirket global rekabetle başetmenin yolunun "insanı işin içine katmaktan" geçtiğini anlamış durumdadır. Bahçeşehir Üniversitesinin değerli rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum'u, genç ve kendinden emin bir grubu bu konuda cesaretlendirmesi yönünden kutlamak gerekir. Gerçekten üniversitenin kurduğu "Hükümet ve Liderlik Okulu"nun gencecik başkanı Burak Küntay gerek samimiyeti ve gerekse kendinden emin davranışıyla forumun açılışında göz doldurdu. Babadan siyasetçi olmanın rahatlığıyla forumun onur konuğu olan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i takdimi oldukça başarılı bir siyasî geleceğin habercisi sayılabilir. İçimden geçenler... Sayın Süleyman Demirel'in engin politik ve psikolojik tecrübesiyle ve de neyi nerede söylemenin gerektiğinin şuurunda olarak yaptığı konuşmasını dinledikten sonra, içimden geçenleri duymak ister misiniz? Buyurun o zaman: "Keşke" dedim "Bir Devlet Danışma Kurulu" olsaydı, politik endişelerden arınmış tarzda, engin tecrübeye sahip devlet adamları orada görevlendirilseydi, devleti yönetenlerle arada bir, ya da kriz anlarında bir araya gelip konuşabilselerdi. Şu an dert edindiğimiz birçok mesele kökten çözülmüş; Türkiye belki çok daha ileriye dönük politikalar üretmekle meşgul olabilirdi..." Ama olamıyor malum. Onun için Sayın Süleyman Demirel üniversitede gerçek anlamda bir "Âkil adam" hüviyetiyle insanları etkileyen tarzda konuşurken, siyasete soyunduğunda pek yararlı olmayan bir üslubu kullanıyor, haklı olarak. Ama kendisi "Global bir lider" örneğinin hakkını da veriyor...