"Yüzdük yüzdük, kuyruğuna geldik"

"Yüzdük yüzdük, kuyruğuna geldik" deyimi de anlamlıdır bendeniz için.Hani kurban bayramında koyunu yatırıp yüzmeye başlarsınız, üst tarafta pek zorlanmazsınız, ama iş kuyruk kısmına geldiğinde bayağı bir zorlanırsınız. Bunun iki sebebi vardır. İş oraya varıncaya kadar epey yorulursunuz, diğer taraftan kuyruk kısmının derisi biraz yağlı ve de karmaşık bir yapıdadır. İşte bu anda sinirlerinize hakim olmalı, bütün ustalığınızı sabırla uygulayıp deriyi bıçak darbeleriyle zedelemeden sıyırıp çıkarmalısınız. Aksi takdirde derinin değeri düşer. 1960'lı yıllardan beri Avrupa Birliğine o zamanki adıyla AET'ye (Avrupa Ekonomik Topluluğu) girmek için baba tarafından Alaşehir'li tabak Sabri'nin, ana tarafından Tunus'un Menzel Bou Zelfa kasabasından Hasan Debbağcı'nın torunuyum. Her iki taraf da Debbağ, Anadolu deyişiyle tabak yani deri terbiyesiyle uğraşan kimseler. Durum böyle olunca deri ile ilgili epey atasözü ve menkıbe dolaşır durur ailede. "Tabak sevdiği deriyi yerden yere vurur" mesela. Köylü uğraşmış etmiş şahane bir post çıkartmıştır. Tabak, eline tutuşturulan deriyi atıverir elinden değersiz birşeymiş gibi. Fiyatı düşürecek ya. Tabak bir adam esansçı dükkanına girmiş düşmüş bayılmış, acilen tabakhaneye götürmüşler, deri kokusunu duyunca ayılmış. Eh tabii tabak torunu olduğuma göre "Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik" teşebbüslerde bulunduk. Uzun, yorucu ve sabır sınırlarımızı zorlayıcı bir süre geçirdik. Bir ara "Tamam oldu bu iş" dediğimiz bir anda Ecevit'in "onlar ortak, biz pazar" sloganıyla, malum kendisi sloganlarla yönetim gurularımızdandır, avucumuza konulan fırsatı elimizin tersiyle itiverdik. Ama sonra yine Ecevit'in başbakan olduğu hükümetlerle ve de darda kaldığımız için birçok uyum kanunlarını ve Ulusal Planı hazırlayıp çıkararak tam üyelik statüsünü ele geçirdik. Sonuçta gerçekten yüzdük yüzdük, kuyruğuna geldik 2004, 2005 biraz sabırla bu işin üstesinden geleceğiz. Lütfen "Onurumuzu zedeletmeyiz" kabilinden sertleşmeye yol açacak beyanatlarla "deriyi delmeyelim."