Öncelikli meselemiz nedir? Nedir sizce gerçekten. Ürkütücü boyutlardaki iç ve dış borçlarımız mı? Kaynaklarımızı verimsiz ve etkisiz kullanmamız mı? Üniversitelerimizin lise gibi olmaları mı? Dünya çapında bilim adamlarımızın olmayışı mı? Siyasi partilerin demokratik kuruluşlar olmayışı mı? Siyasi hayatımızın liderler sultası altında bulunması mı? Cumhurbaşkanını halkın seçmemesi mi? Asık suratlı bürokrasi mi? Rüşvet mi? Yolsuzluklar mı? Trafik çilesi mi? Köstebek yuvası gibi yollar mı? Fakirlik mi?.. Ne kadar sayarsanız sayın. Bence hiçbiri değil. Eğer bizim en öncelikli problemimiz "Ayağımızın prangası olan beyinlerimizdeki paradigmalarımız" diyor ve bunu tartışmak istiyorsanız, anlaştık o zaman. Türkiye son bir buçuk asırdır habire zihin kalıpları üretegelmiştir. Bu paradigmalar o kadar etkili olmuş ve bünyemize öyle sinişmiş durumdadır ki, dünyada örneği yoktur. Bakın mesela ben sizi şimdi bir kasaba kahvehanesine götüreyim. Etraf sigara dumanına boğulmuş, gürültüden konuşmak mümkün değil. Masanın birinde ağzının bir yanında gevelediği sigarasının yan tarafından laf yetiştiriyor birisi: "Bu memleket adam olmaz abi!" İşi gücü akşama kadar okey taşı döşemek ya da iskambil kağıtlarını kaydırmak (bu deyimler tam oturdu mu bilemiyorum) olan bir delikanlının milli paradigmasıdır bu. Peki şöyle son yarım asrı gözden geçirin bakalım bu paradigma yalnız kahve köşelerinde mi yankılanmış. Yoksa ülke insanını hiçe sayan bu zihin kalıbı başka yerlerde de sesledirilip, birçok siyasi, sosyal ve ekonomik olayların temel sebebi de olmuş mu? Mesela bu ülkede demokratik sayılan seçimlerle iş başına gelen partiler darbelerle alaşağı edilmişler mi? Milletin temsilcilerinin değil, sivil-asker bürokrasinin hazırladığı anayasalar kabul edilmiş mi? Ekonomik koruma duvarlarıyla "Adam olmayacağına inanılan" millete yıllar boyu tapon mal ve hizmetler yutturulmuş mu? Zihinsel kalıplarınızı kırmadan, ülkemizin yararına işler yapmamızın mümkün olmadığına inanıyorum ben. İşin en zor tarafı da en büyük engelimiz olan bu paradigmaların değişmesinden ekonomik olarak zarar göreceklerine, itibarlarının sarsılacağına inananların direncinin kırılmasıdır. Halbuki gümrük duvarlarını ve korumacı politikaları birazcık gevşettik "adam olmaz dediğimiz" milet şimdi yüz milyar dolar ihracatı gerçekleştirdi. Diğer alanlarda da zihinsel kalıplarımızı kırmayı denesek ne büyük başarılara ulaşacağız, hep beraber ne kadar mutlu olacağız. Ama gel de anlat. Boşuna dememiş, Einstein "İnsanların önyargılarını parçalamak, atomu parçalamaktan zordur" diye...