23. Uluslararası İstanbul Film Festivali

A -
A +

Baharın müjdecisi nisan ayının İstanbullu sinemaseverler için ayrı bir önemi vardır. Şakir Eczacıbaşı'nın başkanı olduğu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca düzenlenen Sinema Günleri'nde 15 gün süreyle Beyoğlu'nda Emek, Atlas, Beyoğlu Sinepop, Kadıköy'de Rex sinemalarında gösterilen birbirinden kaliteli filmlerle doyuncaya kadar bir sinema şöleni yaşanır. Bu yıl yirmiüçüncüsü yapılan ve sponsorluklarını Turkcell, Efes Pilsen, Max Factor, Abacı Kimya'nın yaptıkları festivalin açılışı 9 Nisan Cuma akşamı Emek sinemasında gerçekleştirildi. Ortak bir sinema heyecanı ve coşkusunun hakim olduğu görkemli açılışta sinemanın emekçileri ve İstanbul'un kalburüstü simaları vardı. Kimler diye merak ederseniz birkaç isim söyleyeyim; İstanbul Valisi Muammer Güler, çiçeği burnunda Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Hülya Avşar, Türkan Şoray, Müjde Ar,Tarık Akan, Atıf Yılmaz, Ferzan Özpetek, Nuri Bilge Ceylan, Hülya Koçyiğit, Zuhal Olcay, Ömer Kavur, Derviş Zaim dikkatimi çekenlerdi. Basının ilgisi önce Türkan Şoray ve Hülya Avşar üstündeydi, daha sonra salona gelen Duvara Karşı filminin oyuncusu Sibel Kekilli'de odaklandı. Tahmin edeceğiniz gibi bu ilgi Kekilli'nin filmdeki başarısından çok günlerdir basını meşgul eden geçmişte porno filmlerde oynamasındandı. Uzun süren bu ilgi odaklanışından anladım ki magazin basın sansasyona doymuyor. Okan Bayülgen'in kendine has tavır ve esprileriyle sunuculuk yaptığı açılış konuşmaları ve ödül dağıtımları uzun sürdü. Ardından Venedik Film Festivali Altın Aslan ödülü dahil pek çok ödül kazanan Andrey Zvyangintsev'in ilk filmi Dönüş (The Return) filmi gösterildi. Tören bittiğinde saat onikiye geliyordu. Beyoğlu'na zaman işlemediği için her yer ışıl ışıl ve tıklım tıklım kalabalıktı. Öyle ki yürümekte zorlanıyordunuz. Festivalin o kendine özgü o bayram havası bir gün önceden her yeri kaplamıştı sanki. Haydi bakalım sinemaseverler, gün sizin... La Traviata 8 Nisan akşamı İstanbul Operası Müdürlüğü'nden ünlü İtalyan besteci G. Verdi'nin La Traviata isimli operası ile ilgili bir davet aldım. Dünyanın ünlü solistlerinden Fıorella Burato, Violetta rolünü seslendirecekmiş. Başka bir programım vardı, onu iptal edip gittim. Ve gittiğime de çok iyi etmişim. Burato, gerçekten sesi, üslûbu ve oyunuyla yalnız beni değil, bütün seyircileri büyüledi. Her gün savaş haberleriyle, çaresiz halkların acılarıyla hırpalanan ruhum, bahar yorgunluklarına esir düşen bedenim o güzel sesle, şef Antonio Pırollı yönetimindeki o nefis müzikle öylesine dinlendi ki, anlatamam... İstanbul, yoruculuğuyla bizde zaman zaman bıkkınlık ve kaçma arzusu uyandırıyor ama bu güzel ve insana insanlığını hatırlatan kaliteli sanat faaliyetleriyle de vazgeçemeyeceğimiz çekiciliği olan şehir... Hakkını yemeyelim. Bütün sanat dostlarına selam olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.