2x2=4

A -
A +

Yeni eğitim sisteminin klasik mantık yerine kuantum mantığı üzerine bina edileceği, daha önceki yazılarımdan birinin konusuydu. Klasik mantıkta esas olan; kesin hükümlerdir. Bir şey ya aktır, ya kara; ya iyidir, ya kötü. Ya sağcısındır, ya solcu.. İki kere iki eşittir; dört eder. Kuantum mantık, ihtimalleri (aradaki gri tonları da) dikkate alarak olabilirlik esasına dayanır. Buna göre sağcı olmayan ille solcu demek değildir. Bir şey tam olarak ne kara, ne de beyaz olabilir. İki kere iki de her zaman dört etmeyebilir. İnsan'la ilgili konularda kuantum mantığını yürütmek daha uzlaştırıcı, daha barışçı, daha toleranslı ve daha hoşgörülü bir zemin hazırlar. Bizleri ön yargıların tutsaklığından, katılığın sebep olduğu acılardan da kurtarır. Üstelik bizim kültürümüzün (tabii bilen kalmışsa) sağladığı olgunluk, "her şeyi iyiye yorma" telkiniyle insanlarımız asırlardır (farkında olmadan) kuantum mantığını kullanmışlardır. Ama bu, bütün bütün klasik mantığı terk edeceğimiz anlamına mı geliyor? Tabii ki, hayır! Atalarımızın; "Görünen köy kılavuz istemez" şeklinde ifade ettiği öyle açık, seçik ve net gerçekler ve durumlar vardır ki, burada kuantum mantığını kullanarak acaba şöyle mi, böyle mi diye esnek yorumlamalar ve tavırlar gösteremezsiniz. Amiyane tabirle kıvırtamazsınız. Bu durumda klasik mantık devreye girer. Yani, 2x2=4'dür. *** AB ile olan ilişkilerimizde biz hep kuantum mantığını kullanıyoruz. İnsan hakları, özgürlük, demokrasi, medeniyet değerleri söylemlerinin peşine takılıyoruz. Tabii ki hepimizin ortak hedefi Atatürk'ün de işaretlediği gibi muasır medeniyetlerin üstüne çıkmak... Tabii ki insan haklarını gözetmek, özgürlüklere saygılı olmak, demokrasiyi geliştirmek... Ancak, aralarına katılmak için bütün iyi niyetlerimizi seferber ettiğimiz AB, ortak ve evrensel değerler bütünü olarak istikrar içinde ve doğru yolda mıdır? Bize karşı dürüst ve samimi midir? İfade özgürlüğünü savunan AB ülkelerinde "Ermeni soykırımı yok" demek yasaklanmamış mıdır? İsviçre'de bunu söyleyen Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halacoğlu'na yapılan muamele demokrasiyle bağdaşır mı? Orhan Pamuk davasında gösterilen hassasiyet niçin Halacoğlu'na ve güneydoğumuzda evlatları PKK teröründe kurban edilen şehit ailelerine gösterilmemiştir? Orhan Pamuk'a bu kadar sahip çıkılmasının ardındaki esas gerçek; onun edebiyatçılığından ziyade "Türkiye'de otuz bin Kürt, bir milyon Ermeni öldürüldü" diyerek Türkiye'yi karalamasında mıdır? Teröre karşı ortak mücadele kararı alınmışken AB ülkesi Belçika, Fehriye Erdal davasında bu karara uygun bir davranış sergilemiş midir? Aynı AB, ABD'nin Irak'ı gayrimeşru işgali, Irak ve Filistin halkının çektiği acılar, savaş esirlerine yapılan utanç verici işkenceler karşısında insan hakları, özgürlük, demokrasi adına etkin bir tavır almış mıdır? Bizim başbakanımıza yumurta atılırken kendi kendini kınama, kendi demokrasisini, medeniyet anlayışını sorgulama yürekliliği göstermiş midir? Bu sorulara kuantum mantığıyla cevap vermek aleni bir gerçeği gözardı etmeğe yetmiyor. O gerçek de şudur: AB, tutum ve tavırlarında samimi değildir. Samimiyet olmayınca dostluk ve ortaklık da olmaz. Nitekim görüyorsunuz, olmuyor da... İkide bir Türkiye'ye müstemleke muamelesi yaparak, Türk halkının onurunu inciten tavırlar sergileyerek kendilerini ele veriyorlar. Siz, istediğiniz kadar allem edin, kallem edin, iki kere iki her zaman dört etmez gibilerden kaçamak izahlar yapın; bir an gelir kesin gerçek size kendini dayatır: İki kere iki eşittir dört...

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.