Acayip güzel acılar yaşamak!

Yazma sanatı, bir dilin en doğru, en anlamlı, en kıvrak şekilde kullanıldığı; zihinleri açmaya, muhayyile ve düşünceleri kamçılamaya yönelik zor ama zevkli bir sanattır. Yazarlığın ön şartı kullandığınız dili çok iyi bilmektir. İçinde yaşadığımız çağ, bütün bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen bilinçlerin düştüğü, insanoğlunun manasından soyutlandığı, kesintisiz ve sorumsuz düşüncelerin giderek acı bedenler oluşturduğu; kavramların karmaşık bir hal aldığı kaos çağı... Her şeyin basite indirgendiği, sorumsuzlukların alabildiğine arttığı günümüzde dilin önemine de aldırış edilmiyor; önüne gelen yazarlığa soyunuyor. Gerçi yazarlık üzerine bir giriş yaptım ama asıl konum yazarlık değil. Üzerinde durmak istediğim kavram kargaşalığı, rastgele konuşmalar. Postmodern zamanlardayız ya, kullanılan kelimeler arasında anlam uyuşmasına bakılmaksızın herkes kuralsız, kaidesiz kendine göre konuşuyor ve yazıyor. Kimilerinin kullandığı eksantrik kalıplar cahil cühela takımınca benimseniveriyor. Bir ara "çok güzel" demek yerine "korkunç güzel" demek yaygınlaştı. Hafta sonu gazetelere göz gezdirirken hem yazarlık, hem oyunculuk yapan bir hanımın popüler gazetelere verdiği bir röportajda "Acayip güzel acılar çektim" deyişi dikkatimi çekti. Bir süre aklım bu lafa takıldı kaldı. Ne demekti acayip güzel acılar çekmek? Acı çekmekten, acı çektirmekten zevk almak; dolayısıyla acıyı güzel olarak nitelendirmek bir ruh rahatsızlığının belirtileri. Acaba burada kastedilen şey bu mudur? Ayrıca, böyle bir rahatsızlık durumunun sözlü ifadesi "Acayip güzel acı çekmek" olabilir mi? Acı çekmenin insanı olgunlaştırdığı mı ima ediliyor? Hem "acayip güzel?" ne anlama geliyor? Doğrusu düşündüm durdum üzerinde. Şimdi diyeceksiniz ki, ülkede bu kadar sıkıntı çekiliyorken, çözümsüz problemlerle boğuşuluyorken rastgele sarfedilmiş kelimeler üzerinde takılıp kalmanın anlamı var mı? Ah efendim, ah! Neden anlaşamadığımızın, neden çözümler üretemediğimizin, neden tartışamadığımızın; tartışsak bile uzlaşamadığımızın sebebini anlamıyor musunuz?