Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, BKM (Beşiktaş Kültür Merkezi) oyuncularının Ankara'da sahnelediği "Bana Bir Şeyhler Oluyor" isimli oyununa eşiyle birlikte gitmiş. Oyunculardan Yılmaz Erdoğan ve Demet Akbağ da iade-i ziyaret amacıyla cumhurbaşkanlığından randevu talep etmişler. Şu sıralardaki suskunluğu ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Kıbrıs görüşmeleri için İsviçre'ye gitmeden önce yaptığı randevu talebini geri çevirmesi basında tartışmalara sebep olan sayın Sezer, oyuncuları Çankaya Köşkünde kabul etmiş. Vatan gazetesinde çıkan habere göre görüşme öyle sıcak ve samimi bir atmosfer içinde geçmiş ki, Erdoğan, protokolü bir yana bırakıp (şark usulünde samimiyet hemen akraba havası oluşturuverir ya) Sezer'e "Ahmet Abi", eşine de "Semra Abla" diye hitap etmeğe başlamış. Bu da cumhurbaşkanı ve eşinin çok hoşuna gitmiş. Ayrılırken birbirlerine telefonlarını vermişler. Erdoğan, kendisiyle mülakat yapan gazeteciye: "Ahmet Abiye mesaj bile çekebilirim" diyor. Öylesine can ciğer, kuzu sarması bir samimiyet söz konusu yani... Medyanın (olağanüstü desteği ve ilgisiyle) şımartılmış çocuğu Erdoğan, mecliste hararetlendiğini tahmin ettiğim devlet katıyla samimi diyalog çemberini zirveye taşımış bulunuyor. Mizah ustası Erdoğan ile (benim gözümde) dünya çapında bir oyuncu olan Demet Akbağ, sahnedeki başarılarını sosyal hayatta da sürdürüyorlar. Çarşı, pazara çıkma merakına, hastane koridorlarında sıra bekleyiş mütevazılığına rağmen (beş yıldızlı resmiyet zırhının ardında) kimseye yaklaşmaz, kimseyi yaklaştırmaz, gülmez, konuşmaz, soğuk mizaçlı, ulaşılmaz sandığımız cumhurbaşkanımızın aslında sıcak, samimi gülmeyi seven ve hoşgörülü bir insan olduğunu (sözüm ona görüşmeyi gizli tutarak) gayet ustalıklı bir biçimde gazete haberiyle kamuoyuna duyurdular. Bu, kesinlikle başarıdır. Tebrike değer! Şimdi, merak ettiğim bir husus var. Artık protokolden sıkıldığını, samimi ve sıcak bir yürek taşıdığını öğrendiğimiz Sayın Sezer'e sevgi ve ilgi duyan diğer sanatçılar, söz gelimi; yüreklerinde samimi bir görüşme isteği taşıyan yazar-çizer takımı, destek bekleyen sivil örgütler, Köşkten randevu talebinde bulunsalar olumlu cevap alabilecekler midir? Yoksa, ille şöhretli bir mizah ustası mı olmak gereklidir? Dile getirmek istediğim bir başka husus da şu: Siyasette her şey, her zaman resmi görüşmelerin dar sınırı içinde halledilemeyebilir. Türkiye'nin dar boğazlardan geçtiği şu sıralar sayın cumhurbaşkanımız, siyasi iktidar sahipleriyle dostane, samimi diyaloglar kurmayı deneyip sıcak aile ortamını andıran bir atmosfer içinde 'ne olacak bu memleketin hali' sohbetlerine girecek midir? İktidardaki Erdoğan, bu sohbetler sırasında "Ahmet Abi" demeyi içinden geçirecek kadar kendilerinden yakınlık bulacak mıdır?