Yönetmen Mesut Uçakan'ın "Anka Kuşu/ Bana Sırrını Aç" filmini tanıtım gösterilerinde seyredenler "Bu film çok tartışılacak!" hükmüyle salondan çıkıyorlardı. Nitekim, filmi galasında seyreden Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay da fikrini soran gazetecilere aynı şeyi söylemiş. Tartışılacak dendi denmesine ama film, gösterime girmesine rağmen henüz bir tartışmaya şahit olmadım. Belki bazı platformlarda yapılıyordur ama benim haberim yok. Hemen söyleyeyim; Anka Kuşu'nun sırrı ölümsüzlük, sonsuzluk... Filmin jeneriğinde akan Anka Kuşu Efsanesinin sözleriyle metafizik bir konunun işlendiğini hemen anlıyorsunuz. Ve eğer gönlünüzde bir yara, zihninizde son zamanlarda yoğunlaşan varlık-yokluk düşünceleri varsa gönüllü olarak Kaf Dağı yolculuğuna hazırlanıyorsunuz. Ne diyor bu Anka Kuşu Efsanesinde, görelim: "Ölümsüzlük sırrını elde etmek isteyen Anka Kuşları, sır dağıtıcısı olan Bilge'ye ulaşmak üzere Kaf Dağı'na doğru yola çıkarlar. Derin vadileri geçmeleri gerekmektedir. Ancak, içlerinden bazıları O Yüce Bilge'ye ulaşabilir. Ve o talihli kuşlar, öğrenirler ki, Anka ölümsüzlük demekmiş." Sonsuzluk düşüncesi, vahşi kapitalizmin sürekli tüketime yönelttiği, tüketirken tükenen günümüz insanının ilgilendiği bir alan. Ferrarisini Satan Bilge, Yüksek Bilinç, İçimize Yolculuk, Sidarta, Düşünce Gücü türünde kitapların rağbet görmesi, kimi şöhretlerin Budist Felsefeye yönelmeleri bu yüzden. Dolayısıyla Uçakan, esasında güncel bir konuyu ele almış. Kaynak olarak da İslam Tasavvufundan yararlanmış. Konu, Türkiye'nin yakın geçmişinde yaşanmış siyasi ve sosyal çekişmelerinin insanlarda yaptığı yıkımlardan, kaos ortamında yozlaşmış toplumda varoluş sırrını ve kurtuluşu arayan, yaşadığı, bildiği her şeyin birer simülasyon olduğunu anlayan bir film yönetmeninin hikayesini anlatıyor. Sürekli rahatsız ve huzursuz olan yönetmen, kurtuluşu ve huzuru bir dergâha ve mürşide sığınmakta buluyor. "Bu film çok tartışılacak" diyenlerin kasdı kanaatimce, Uçakan'ın, Yunus'un "Şeriat, tarikat yoldur varana/ Hakikat meyvesi andan içeri" deyişini sanki unutarak, cumhuriyet değerlerine sahip çıkma eylemlerinin, laiklik tartışmalarının yoğunlaştığı, hassasiyetlerin arttığı bir dönemde, kurtuluş çaresi olarak altını çize çize tekke ve dergâhları işaretlemesi... Klasik sinema kalıplarından sıyrılarak daha hareketli, derinlikli ve inandırıcı bir senaryoyla, sinema dilini daha ustalıklı kullanarak Anka Kuşu'nun sırrını, yani sonsuzluk ve ölümsüzlük temasını (ille dergah ve zikir sahnelerini katmadan) hikayeye sindirilmiş mesajlarla verebilirdi diye düşünüyorum.